Ana Sayfa Ana Sayfa

Röportaj: Erdem Türetken (Galatasaray Dergisi)


11.06.2008 12:50

Savunma Bakanı

ERDEM TÜRETKEN

Anadolu Üniversitesi altyapısında başladığı basketbol yaşantısını uzun seneler ikinci ligde sürdürdü. Ve sonunda, ikinci ligin yıldızı olmak yerine birinci ligin savaşçısı olmayı seçti. Erdem Türetken, “Ya geldiğim yere dönecektim, ya da enginlere sığmayıp taşacaktım” diyor. Galatasaray Cafe Crown sahadayken ortada boş bir top varsa, biliyoruz ki o topa atlayacak birisi her zaman var. İsrail’in savunma bakanı varsa, bizim de Erdem Türetken'imiz var…

(Galatasaray Dergisi, Haziran-Temmuz 2008, Sayı: 68)

 Basketbola nasıl başladın?
Benim doğum yerim Merzifon. 1.5 yaşında Bandırma’ya taşınmışız. Bandırma’da 10 sene geçirdim. Bandırma’dan Eskişehir’e... Hep ana jet üslerinin olduğu yerlerde yaşadık. Havacıydı babam. Annem de tarih öğretmeni. Babam o dönem Eskişehir’de görev yapıyordu. O yüzden Anadolu Üniversitesi altyapısında basketbola başladım. 12 yaşımda anneme söyledim. Annem de tarih öğretmeni ve Anadolu Üniversitesi’nin altyapısı ile ilgilenen antrenörlerle bir diyaloğu olmuş, denk geldi açıkçası. Beni antrenmana çağırdılar. Böylece Anadolu Üniversitesi’nin altyapısında basketbola başladım. Yıldız ve genç takımlarda Anadolu Üniversitesi formasını giydim. Ondan sonra Anadolu Üniversitesi’nde Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu bölümünde yüksek öğrenimime devam ettim. Marmara Koleji’nden teklif geldi. Teklifi kabul edip, okula ara verdim. Daha sonra üniversiteyi bitirdim. O dönem Marmara Koleji üçüncü ligdeydi. O takımı alıp ikinci lige çıkardık. Hayatımın dört senesi böyle geçti. Takımı ikinci lige çıkardıktan sonra üst düzey oyuncu olduğumu düşünüyordum. İkinci ligde de çok iyi bir kadro kurduk ama birinci lige çıkmadık, ucundan döndük.

Çoğu basketbolcu oynadığı pozisyonda başlamaz basketbola, sende de geçerli oldu mu bu kural?
Ben de basketbola guard olarak başladım. Top getiriyordum. Ondan sonra ikinci ligde yıllarca 4 numara olarak oynadım ve çok iyi oynuyordum. Darüşşafaka’da 3 numara oynamaya başladım. Beni 3 numarada oynamaya inandıran da, Ahmet Çakı ve Halil Üner’dir. “Birinci ligde, 4 numara olarak kadroya giremezsin, iş yapamazsın” dediler bana, ben de 3 numaraya adapte oldum. 3 numara oynarken hücum zor değil. Önemli olan karşıdaki forveti savunabilmek. Bunu yapabilmek için de çok çalıştığıma inanıyorum. Ayak çabukluğu ve sahayı okuyabilmek olsun bu gibi problemleri aştım. Özellikle bunları Darüşşafaka’da aştığımı düşünüyorum. 3  numara oynamak keyifli ama antrenörün tasarrufunda, eşleşme bozmada kullanabileceği bir şey. Savunma anlamında büyük bir avantaj. Çünkü birçok takım bir anda 4 kısaya dönebiliyor.

İkinci ligde oyuncuyken, basketbola yine profesyonelce bakar mıydın?
Benim oynadığım dönemdeki, ikinci lig takımları, şu an birinci  ligde 13’üncü ve altındaki sıralarda yer alan takımları yenecek düzeydeydi. Çok iyi bir ligdi. Şu anda ise çok kolay maçlar oluyor. Bizim zamanımızda maçlar çok sert geçerdi. Gerçekten seviyesi ve kalitesi çok yüksekti. Bana da çok yararı olmuştur, orada sertliği ve nasıl oynamam gerektiğini öğrendim. Birinci ligde kenarda oturmak istemeyen oyuncular ikinci ligde forma giyerlerdi.

Yine de birinci lige transfer olmak senin için çok önemli bir karar olmalı…
Bana Darüşşafaka üç senelik anlaşma teklif etti. Bir sezon önce sezon Darüşşafaka ligi üçüncü sırada bitirmiş, Türkiye Kupası’nda da final oynamıştı. Darüşşafaka’nın iyi zamanlarıydı. Birçok kişi bana, “Birinci ligde sıradan bir oyuncu olabilirsin, ikinci ligde ise bir yıldız olarak kalabilirsin. Bu çok önemli bir tercih” dedi. Ben de “boğulacaksam, büyük denizde boğulayım” dedim ve Darüşşafaka ile anlaştım. İkinci ligdeki antrenörlerimden Murat Saati’nin bana çok emeği vardır.  “Birinci ligden teklif var, ne yapmalıyım” diye ona sordum. O da bana “olmazsa, ikinci ligde her zaman oynarsın” dedi. Ben de Darüşşafaka ile anlaştım. Halil Abi antrenördü, beni hiç korkmadan, takıma koydu. Hatta birinci ligde ilk oynadığım maç da Galatasaray’a karşıdır. O sezon az oynadım. Darüşşafaka’da, Leonid Yaylo ve Ufuk Sarıca gibi oyuncuların zamanı… Ben çok oynamadım, zaten çok oynamak gibi bir beklentim de yoktu. İkinci ve üçüncü sezonumda çok daha iyi oynadım. 10-12 sayı ortalamalarını yakaladım. Ahmet Çakı antrenördü ve kendisinin benim üzerimde emeği çok fazladır. Bana çok güveniyordu. Ben de bana güvenildiğinde çok daha iyi oynarım.

Galatasaray’dan önce, Beşiktaş’ta da oynamışlığın var ama orada sadece bir sezon kaldın…
Özellikle son iki seneki performansımın ardından birçok takımdan transfer teklifleri aldım. Menajerim Ömer Kart’la konuştuk. Beşiktaş da final oynamıştı ve çok iyi bir kadro oluşturuyordu. Ve Beşiktaş’ta karar kıldık. Benim için doğru bir seçim olduğunu düşünmüştük. Hatta bana Ömer Abi’nin şöyle bir cümlesi vardı: “Erdem, ya enginlere sığmayacak taşacaksın ya da çok kötü biz sezon geçireceksin. Bunun arası olmaz.” O sezon benim için sezon iyi başlamıştı. Universide’da forma giymiştim. Kendimi çok iyi hissediyordum. Müthiş bir üç sezon geçirmiştim. İyi de bir transfer yapmıştım. Her şey yolunda derken… Bazı olaylar oldu, üstüne de omzumdan bir sakatlık geçirdim. Sezon benim için pek verimli geçmedi. Ondan sonra kendimi bulmam gerekiyordu. Darüşşafaka’nın başında Altar Tunçkol vardı. Benim de bana güvenen bir antrenöre ihtiyacım vardı... Tekrar Darüşşafaka’ya döndüm. Geçtiğimiz sezon da benim için çok iyi geçti.

Galatasaray Cafe Crown’a transferin nasıl gerçekleşti?
Ben Galatasaray Cafe Crown’da oynamak istiyordum. Burada iyi bir oluşum olduğunu da geçen sene gözlemlemiştim. Camia takımında oynamanın her zaman ayrı bir güzelliği vardır. Bana başka ciddi tekliflerde vardı. Galatasaray’da gündemdeydi. Ama biraz zor oldu. Murat Abi de ince eleyip sık dokuyan bir coach. Bir kişiye sorarak oyuncu almıyor. Mutlaka alacağı oyuncunun maçlarını seyrediyor. Aklında birçok nokta var, onları değerlendiriyor. Benim bildiğim ve dışardan gözlemlediğim bu. Ve Galatasaray’a transferim gerçekleşti. Hüseyin Beşok ve Cüneyt Erden gibi isimleri de duyduktan sonra her şeyin çok güzel olacağına inandım. Sizden çok daha tecrübeli ve doğru insanlarla beraber, doğru bir oluşum içinde yer alıyorsunuz. Ayrıca şampiyonluk parolası ile yola çıkıyorsunuz…

Sezon başında Türkiye Kupası’nda birkaç hazır oyuncudan biriydin…
Takım çok erken toplanamadı. Türkiye Kupası’nda daha tam bir takım değildik. Ben bu sezon başında Galatasaray’da çok iyi yerlere gelmeyi kafa olarak hazırlamıştım. Ben çabukluk ve ağırlık antrenmanlarına çok erken başladım. Ama ne kadar hazır olsam, kişisel olarak iyi bir performans sergilesem de, takım olarak yeni olmamız, yabancıların aramıza yeni katılması iyi bir sonuç almamızı engelledi.

Hidayet Türkoğlu NBA’de, bunun dışında tam anlamıyla 3 numara pozisyonunda oynayan Alper Yılmaz, Haluk Yıldırım ve sen varsın Türkiye’de. Bu pozisyonun oyuncuları genelde yaptıkları savunma ile anılıyorlar. İsrail’in meşhur 3 numarası vardı: Nadav Henedfeld. Kendisine ‘savunma bakanı’ denilirdi. Sizler galiba takımlarınızın savunma bakanlarısınız…
Nadav Henefeld’i ben de çok beğenirdim. Evet öyle bir benzetme doğru olabilir.
Bizim takımımızda Hüseyin Beşok ve Cüneyt Erden gibi oyuncular var. Onlar takımın liderleri de bir anlamda. Ben Hüseyin ve Cüneyt’e diyorum ki, siz basketbolunuzu oynayın. Ben skoreri tutarım, ribaundu alırım. Topa atlanması gerekiyorsa, o topa ben atlarım. Ben bu sene Galatasaray’a faydalı olacaksam, bu anlamda olacağım. Zaten ben hiçbir zaman attığım skorla gündeme gelen bir oyuncu olmadım. Savunma yapmayı isterseniz yapabilirseniz. Bunları soruyorum. İşin emek kısmını ben yaparım diyorum.

Galatasaray Cafe Crown, beklentilerini karşıladı mı?
Türkiye Kupası maçlarından sonra gün geçtikçe her şey daha iyi oldu. Beraber oynadıkça kazanmayı sevdik. Sahada mücadele etmemizin farkına vardık ve mücadele ettik. Amerikalılar da bizim için çok büyük kazanç. Çünkü onlar çok karakterli oyuncular. Sahaya çıkıp her zaman takım için ellerinden geleni yapıyorlar. İlk yarıda büyük maçların hepsini kazandık. Ve ilk yarıyı lider bitirdik. İlk yarı anlamıyla beklentilerimi müthiş karşıladı. Huzurlu, keyifli ve başarılı bir sezon geçirdim. İkinci yarı itibari ile bir düşüş yaşadım. Bunun benden kaynaklanmadığını düşünüyorum. Takım da ilk yarıdaki performansını sergileyemedi.

Playoff’lar yaklaşıyor, belki de son yılların en zorlu ve en zevkli playoff maçları bizleri bekliyor. Sence şansımız nedir?
Playoff’da saha avantajını kaybetmiş durumdayız. İlk beş takım şampiyonluk için aday. Fakat hiçbirisinin öne çıktığını düşünmüyorum. Biz ikinci yarı çok maç kaybetmiş olabiliriz. Şimdi önümüzde bir playoff var. Orada tüm kartlar açık. Playoff’a nereden girdiğimiz de pek bir önem taşımıyor. Ben o dönemde hazır olacağımızı düşünüyorum. Hüseyin iyileşti. Kendi basketbolumuzu oynarsak, diğer dört takım için çok zor bir playoff yaratacağımızı düşünüyorum. Uyumlu bir takımız. Stafla, takım içersinde çok iyi bir uyum var. Bunun yanında kendi aramızda konuştuğumuz şeyler var. Bu konuştuklarımız bizi çok olumlu etkiliyor. Ve bunlar takım için de kalıyor. Bu takım olmak denmek. Bizi bunu başardık. Umuyorum ki playoff’larda biz doğru basketbolu oynayacağız. Ama şöyle de enteresan bir durum var bizim takımda. Karşı takım favori ise biz çok daha iyi basketbol oynuyoruz.

Bu tespiti takım olarak aranızda konuştunuz mu?
Evet, aramızda da konuştuk. Amerikalı oyuncularla da konuştuk. Motivasyonumuz da farklı oluyor. Karakterli oyunculardan oluşan bir takımız. Bize karşı bir kıyaslama getirildiği zaman bu bize artı motivasyon oluyor. Bizi favori görmeyenlere bir cevap vermek istiyoruz. Ve sahada elimizden gelenin fazlasını ortaya koyuyoruz. Biz kendimize bakalım. Biz kendi aramızda konuşurken en başta gelen konu bu. Bizim yapabileceklerimiz… Basketbol oynamaya karar verip, kenetlendiğimiz zaman herkesi yenebiliriz. Karşı takımın antrenörü; bunlar Galatasaray, her şeyi yapabiliyorlar demeli ve diyorlar. Bu korku var ve bizim bu korkuyu da kullanmamamız lazım. Ben görev verildikçe şampiyonluk yolunda savaşmaya hazırım. Buradayım ve hazırım; sadece basketbol adına doğru şeyler yapmak için hazırım.

ULEB Kupası’ndaki Beşiktaş maçı buna çok iyi bir örnek galiba…
Beşiktaş kötü bir takım mı, hayır asla değil. Çok iyi coach’ları var. Ama sonuçta biz de Galatasaray’dık. Bu ligin ilk yarıdaki lideriydik. İkinci yarı kötü sonuçlar almış olabiliriz. Ama bu ULEB Kupası’nda olayı çok abarttılar. Maçtan önce her şey bitmiş gibi gösterdiler. 

Playoff’lardan sonrası… Gelecek planların nelerdir?
Şu anda kafamda sadece playoff’lar var. Playoff’ların dışında gelecek sezon ne olur ne biter, daha kafam da net bir şey yok. Çünkü bu sezon yorucuydu. Haftada iki maçla geçti. Galatasaray benim için ilk seçenektir. İnşallah da bu böyle olur. Çünkü gerçekten basketbol oynayabildiğim, kendimi iyi hissettiğim, huzurlu olduğum bir kulüp.

Özel hayata gelirsek, bir günün nasıl geçer?
Antrenman ve kampla geçiyor. Sahada değilsem, evde olmayı seviyorum. Ben her zaman evdeki huzuruma önem verdim. Stresli bir iş yapıyoruz. Maçlara kafa olarak hazırlanmak da yoruyor. Evde oturup DVD izliyorum. Özellikle benim karakterimi yansıtan filmleri izlerim. Savaşın ve mücadelenin olduğu filmler. Benim hayatımın filmi Gladyatör. Gelmiş geçmiş en iyi film benim için. Tekrar tekrar izlerim, 10 kere seyretmişimdir. Bunların dışında basketbol maçı denk gelirse izlerim. Yazları balık tutmaya giderim, ayrıca dalgıçlık da yaparım. Yazın bu ikisini eksik etmem hayatımdan.  Biraz da internet. 17 yaşımdan beri ailemden ayrıyım. O yüzden evde yemek yaparım. Bu da benim için bir hobi gibidir.

Ailende basketbola bir ilgi var mı, evde maç izlenir miydi?
Basketbol maçları izlenirdi evde. Babam da annem de basketbol maçlarını izlerler. Maçtan önce ve sonra onlarla konuşurum. Eleştiriler gelir mutlaka. “Niye kötü oynuyorsun, beslenmene mi dikkat etmiyorsun” diye sorarlar. İyi oynadığım zaman da tebrik ederdeler mutlaka.

Taraftar önünde oynamak nasıl bir duygu?
Sahada her şeyi yapabilecek gibi hissediyorsunuz onlar varken. Her ne kadar maça hazır olsanız da, taraftarları görmek, motivasyonu arttırıyor. Galatasaray’da oynamak keyifli. Oynadığımız basketboldan, camiadan, taraftarın bakışından çok keyif aldım. Kötü oynadığımız maçta, kaybettiğimizde bize destek verdiler. Bizi soyunma odasından çağırdılar. Ellerini uzatıyorlar, size dokunmak istiyorlar. Galatasaray taraftarı büyük ve vefalı bir taraftar. Basketbolu bilen bir taraftar. O taraftarla oynamak çok önemli.

Kime karşı oynamak zordur…
“Granger, Domercant ve Ayuso… Bu üç oyuncunun savunmasında zorlanmıştım. Bana tutacağım oyuncun şu özellikleri var denildiğinde, ben kimlerle oynadığımı hatırlıyorum! İşte o zaman, o oyuncu bana önemsiz geliyor. Rakibinden korkmuşsan zaten kaybedersin. Granger’in sakatlanmadan önceki dönemi ve Ayuso’nun Beşiktaş’ta oynadığı dönemlerde onlara karşı oynamak zordu. Ayuso tam benim match-up’ım değil ama bu oyuncuların karşısında bir şey yapamadığım anlar oldu.” 

4
“Marmara Koleji’ne transfer olduğumda en genç oyunculardan bir tanesiydim. Bütün numaralar alınmıştı. 4 numara kalmıştı. Ben de 4’ü aldım. O günden beri 4 numarayı giyiyorum.”



13 Haziran 2008 Cuma 

Atatürk ve Galatasaray
Unutmayacağız!
ultrAslan Forum
ultrAslan Ürünleri
Fotoğraf Galerisi
Copyright © 2001 - 2011 ultrAslan. Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz.