Başkan Özhan Canaydın işleri karıştırıyor
Başkan Özhan Canaydın işleri karıştırıyor (Ahmet Çakır - Zaman - 14.03.2007)
Trabzonspor galibiyeti ilaç gibi geldi ve yaşanan sorunlar bir haftalığına rafa kaldırıldı; ancak Galatasaray yönetimindeki iç çekişme görmezden gelinebilecek gibi değil. Üstelik bu sıkıntı sadece yönetimin içinde de kalmayıp tribünlere sıçrayınca, sorun daha da endişe verici bir hal aldı.
Her yönetimde farklı kesimlerden gelen üyeler olur. Yönetim kurullarının doğası budur. Farklı görüş ve yaklaşımlar kimi zaman dinamizm getirebilir yönetimlere, kimileyin de sorun üretim merkezi gibi çalışırlar. Burada, liderin tavrı önem kazanır.
Galatasaray'daki durum biraz daha farklı. Yıllardır bir liseli-lisesiz kavgası alttan alta sürer gider. İşler iyi giderken bu sorun pek gündeme gelmez. Fakat ne zamanki kötü bir sürece girilir, bu konu da hemen gündemdeki yerini alır.
Şunu iyi bilmek gerek: Galatasaray Kulübü, Lise'de doğmuştur ve kurucuların bundan doğan bir ayrıcalığının olması doğaldır. Günümüz koşullarında Sarı Kırmızılı kulüp elbette ki topluma mal olmuştur, yani "Galatasaray, Lise'nin değil halkındır" sloganı da doğrudur. Akıllı ve becerikli bir yönetim, bunları kaynaştırıp güç üretebilir. Beceriksiz bir yönetim de sorunun içinde boğulup kalır. Bugün olan da odur.
Özhan Canaydın'ın ne kadar başarılı bir başkan olup olmadığı, göreve geldiği günden bu yana sürekli tartışılıyor. Bu konuda söylenebilecek yeni bir şey yok. Karşısındakilere göre o, "Galatasaray tarihinin en başarısız başkanı." Ancak kendisinin durumu böyle görmediği ve en azından yüzde 70 oranında başarılı olduğunu düşündüğü de biliniyor.
Canaydın'ı çok başarısız gören Galatasaray Kulübü üyelerinin sayısı da az değil. Ancak o aynı zamanda bir kongre ustası. Her seçim döneminde genel kuruldan galip çıkmayı başarıyor.
Canaydın'ın bir iş yapma ve konuşma ustası olduğunu söyleyebilmek kolay değil. Tam tersine, çoktan yapılmış olması gereken işler sürekli aksıyor ve hemen her açıklaması da yeni sorunlar doğmasına yol açıyor. Bunun en çarpıcı örneği, Kulüpler Birliği başkanı olarak Futbol Federasyonu'yla ilgili gelişmelerdeki tavrı nedeniyle ortaya çıktı.
Galatasaray'da Adnan Polat'ın son seçimde kazanmasını sağlayan temel etken olup olmadığı yolundaki değerlendirmesi de, Canaydın'ın görev süresi içinde kendi kalesine attığı sayısız gollerden biriydi.
Belli ki Canaydın, "Evet, Polat'ın seçimi kazanmamda önemli bir payı var." diyerek liseli yönetim kurulu üyelerini kızdırmaktan çekiniyordu. Burada bir konuşma kıvraklığı, sorun çıkmasını önleyebilirdi. "Her arkadaşımın seçim kazanmamda belli bir payı ve rolü olmuştur. Hepsine müteşekkirim." diyebilse, böyle bir sorun belki hiç yaşanmazdı.
Canaydın'ın kıvrak ve işbitirici yanlarının olmayışı, bunun yerine son derece ihtiyatlı ve sağlam adımlar atmaya çalışması, günün gerçeklerine uymuyor. Üstelik sürekli birtakım dengeleri kollamak da her zaman geçerli olmuyor. Hiç değilse kimi durumlarda sağlam bir lider tavrı gösteremeyişi de işleri iyice karıştırıyor. Bu yüzden de onun yönetiminde Galatasaray sürekli patinaj yapan bir araca benziyor.
Yönetimdeki çekişmenin tribünlere yansımış olması işin en tehlikeli yanı. Ancak tribünlerin tepkisinin son derece dinamik, akılcı ve kaliteli biçimde ortaya konulduğu da görmezden gelinemez. Tribündeki asıl tehlike bu protesto değil, sahaya atılan bıçaktır!
Yönetimdeki liseci üyelerin de tehlikeyi fark ediyor olduklarını gösteren açıklamaları için 'Günaydın' diyoruz... Futbol takımında da hâlâ sorumluluğun bilincinde oyuncuların oluşu Galatasaray'ın en büyük şansı...
30 Mart 2007 Cuma
|