İstenmiyorsun Artık…
İstenmiyorsun Artık… (Selim Arda Üçer - 27.04.2007)
Olmaz artık kapı açık Arkanı dön ve çık istenmiyorsun artık
Fikret Şenes
İlk adaylığını açıkladığında ‘umut’tu Özhan Canaydın hem de en büyüğünden. Sarı-kırmızılı camianın tümünden destek görmüş, elde edilen saha içi başarıların eksik kalan mali boyutunun tamamlanması için adeta göreve getirilmiş, tam destek ile kucaklanmıştı. O da, bu desteğe sırtını dayayarak beklentiyi yükseltti; zira verdiği sözlerin tümüne inanılması için uygun bir ortam vardı.
Sonra sonra, söyledikleri ile eylemleri arasında bulunan “güvenilirlik aralığının” çok fazla olduğunu anlamaya başladık. Önceki yönetimlerin başarısız oldukları noktalardan türlü çeşitli bahaneler üretiyor, ileride Galatasaray camiasını bekleyen güzel günlerden bahsediyor, biz de dinliyorduk. Belki inanmıyor, ama daha büyük bir hata yaparak inanmak için kendimizi zorluyorduk. Zira camianın tanıdığı Özhan Ağabey, sözünün eri, güvenilir, yalan söylemek yerine realist resimlerle konuşmayı seven bir insan olarak biliniyordu. Şimdi geldiğimiz noktadan bakıldığında pek inandırıcı bir tanımlama olmadığını biliyorum, ama inanın öyle bir insandı Özhan Canaydın ve keşke hep bu niteliklerle anılabilseydi…
Kendisini tam otuş beş yıl hazırladığı başkanlık koltuğuna oturduğu günden beri hemen her gün bu portreden adım adım uzaklaştığını gördükçe üzülüyoruz.
Gelinen noktada sayın başkanın sağlıklı düşünüp, bu yönde dengeli kararlar almasını beklemek doğru olmaz. O günleri çoktan geçtik. Kontrolünü kaybeden, ne yaptığını bilmeyen, attığı adımları körlemesine atan, kendisinden başka hemen herkesin hatalı olduğunu iddia edip sorumluluktan kaçan, hayali düşmanlar yaratan Özhan Canaydın artık bir halüsinasyon* (varsanı) dünyasında yaşamaktadır.
Çevresinde Galatasaray’a düşmanlık yapmak için bekleyen eski / yeni yöneticiler, kendisine yok yere cephe aldığını sandığı yüzbinlerce taraftar, her an kaçmaya çalışan futbolcular, sürekli olarak kendisine haksızlık yapan gazeteciler, kendisini anlamadığını iddia ettiği yakın dostları olduğunu zannetmekte ve söylemlerini bu halüsinasyonlar doğrultusunda şekillendirmektedir. Kulis çalışmalarını, ilişkilerini, seçim öncesi faaliyetlerini bu hastalıklı düşüncelerle yönlendirmekte olmasına rağmen; bazen de iyimser sanrılar görmektedir.
Öyle ki kaçan Ribery geri gelecek ve onun elini öpecektir!..
Kazanılan bir şampiyonlukla sevilen başkan olmuştur. Sanki kendisine karşı duran yüzbinlerin tek derdi şampiyonlukmuş gibi…
Ocak ayında (hangi Ocak olduğunu sorma sayın müşteri!) Seyrantepe Projesi’nin temeli atılacaktır.
Her Mayıs olduğu gibi bu Mayıs’ta da finansal olarak kulüp rahatlayacaktır…
İlkbaharla beraber yeşeren transfer çiçekleri ligin bitiminde yıldız olup başımızdan aşağı akacaktır…
İstediği kadar o saltanat koltuğunda oturabilecektir…
Basketbol, voleybol, yüzme gibi amatör branşlar ‘kendisine rağmen’ değil, ‘kendisiyle beraber’ hak ettiği yerlere gelecektir…
Artık uyanma, arınma ve tedavi olma günüdür. Galatasaray tribünleri uyandı ve arındı… 2001’den beri çektiklerimizi kaldıramayıp aramızdaki psikolog arkadaşlardan destek alanlar bile var, yani tedavi de oluyoruz.
Taraftar söylemekten usandı, artık yazarak veriyor: “istediğin kadar değil, istenildiğin kadar durursun”, “İstifa da bir hizmettir”, “Fikrimiz değişmedi, istifa”…
Şimdi sıra sayın başkandadır: Çünkü is-ten-mi-yor-sun-uz!
Lütfen gelin öncelikle sizi düşünen bu çağrıya kulak verin; önce uyanın, sonra arının…
Gerisini söylemeye Galatasaraylılığım el vermiyor.
* Halüsinasyon, bir his organını uyaran hiçbir nesne veya uyarıcı olmaksızın, alınan bir hissin mevcudiyetine inanma halidir. Varsanı olarak da bilinir. Hastanın düşünce ve fikirlerinin dışarıya aktarıldığını sanması, düşüncelerinin bir başkası tarafından biliniyormuş hissine kapılması, yabancı fikirlerin kafasına direkt olarak sokulduğunu zannetme gibi çeşitli ruhsal halüsinasyonlar da vardır.
27 Nisan 2007 Cuma
|