Galatasaray Nasıl Satılır?
Galatasaray Nasıl Satılır? Selim Arda Üçer (Verkaç.org-29.05.2007)
Galatasaray’da yapılacak başkanlık seçimlerinde ne zaman “liseli” kafatasçıların karşısına bir aday çıksa, seçim kulislerinde veya ara dönem kulüp içi fısıldaşmalarında ana başlık, en güçlü diğer adayın kulübü nasıl satacağıdır. Bir paranoya halinde önce fısıltılar, sonra e-postalar dolaşır etrafta, örnekler bile verilir Galatasaray Spor Kulübü’nün bu kişilerce nasıl satılacağına dair. Sonra en aklı başında zannettiğiniz kişilerin dahi bu söylencelere inanarak oy kullandıklarını görüp şaşırırsınız. Hele bir de “cemiyette”ki yemekli toplantılarda, yatakhane günlerinden kalma sohbetlere, ağabeylerin kulak çekmeleri de eklenince işlem tamamlanır.
Sorgulamadan inanmayı, bir ortaöğretim kurumunda yatakhane ortamının sağladığı yardımlaşma ruhu gibi yüce bir duyguyu, milyonlarca dolarlık bütçelerin yönetimi konusunda yeter şart zannetmeyi marifet bilen bu kişilere sorduğunuzda; derler ki “onlar kulübü satacaktı, bak taraftarı bile organize edip sahaya şişe attırdılar, sadece Özhan Abi’ye karşı cephe olsun diye. Hem canım Özhan Abi oy istedi, vermemek ananelerimize aykırı. Ayrıca içinde Galatasaray geçen her şey (yazarın notu: Galatasaray Hamamı hariç) mektebimizin değil mi kardeşim, ağabeyime oy vermeyeceğim de kime vereceğim?”. Bu ve benzeri saçmalıkları duyduğunuzda önce inanmak istemezsiniz, Avrupa Şampiyonluğu yaşamış bir camia içerisindeki örümcek zihniyetlere şaşarsınız. Bir süre sonra bu ve benzeri söylemler midenizi bulandırır, Galatasaray için düşlediğiniz güzelliklerin “küçük olsun, Grand Cour’a sığsın, bizim olsun” düşüncesi nedeniyle çok uzaklarda kaldığını anlarsınız. Öyle ki, bu kör inanç ve tam biat sistemine karşı çıkan liselileri dahi aforoz etmekten çekinmez bu zihniyet. Önemli olan iktidarın hiçbir şekilde paylaşılmamasıdır, ya “kafatasçı” liseli biri başkan olacaktır ya da liselilerin yol verdiği, onlardan icazet alan biri…
Sportif olarak asırlık çınara en başarılı günlerini yaşatmış Faruk Süren’in nasıl kulübü dolandırdığı örneklenir, elden ele dolaşan bazı belgelerden bahsedilir, Fatih Terim’in transferlerden nasıl komisyon aldığının teorileri bile ispata uğraşılır. Ama hepsi topu dedikodu düzeyinde kalır. Lafa geldi mi hayatlarındaki en değerli varlık olan Galatasaray’ın bu kişilerce dolandırıldığını belgelemek, iddialara konu namussuzlardan hesap sormak, haklarında atılıp tutulan bu kişileri insan içerisine çıkamayacak hale getirmek gelmez kimsenin aklına. Oysa eğer bu tip şerefsizlikleri gerçekten yapan insanlar söz konusuysa, o insanlar kadar iddia edip de ispatlamayanın da karakter sorunu yok mudur? Neden kimse çıkıp Genel Kurul’a bahsi geçen belgeleri sunmaz? Son yıllarda aşına aşına elde bir şey kalmayan, ırzına geçilen ananelerin, örf ve adetlerin kılıfına kimse saklanmasın. “Kol kırılır, yen içinde kalır” aşamasını geçeli çok oldu.
Peki, ama koskoca Galatasaray nasıl satılır, binlerce üyelik bir genel kurula ve kökleşmiş bir tüzüğe sahipken? Bunu düşünürken bir liste geldi aklıma, belki hatırlatıcı olur diye sizinle paylaşıyorum. Unuttuklarım için kusura bakılmasın.
• Galatasaray Adası’nın isminin değiştirilmesi, • Galatasaray hisselerinin el değiştirmesi, • En değerli futbolcunun bedelsiz olarak elden kaçırılması, • 2 ay sonra sözleşme bitecek teknik adamın sözleşmesinin uzatılarak, sezon sonunda kendisine 700 bin avro tazminat ödenmesi, • Amatör branşlarda küme düşmek, • Ali Sami Yen Stadı’nın masallar karşılığında elden çıkarılması, • Kulübe yüklü miktarlarda nakdi yardım yapabileceğini deklare eden iş adamlarının soğutulması, • Taraftarın, emniyet güçlerinin elinde stres topu haline getirilmesi, • Efsane isimlerin tarih yapraklarından sökülmeye çalışılması, • Uluslar arası dolandırıcılara para kaptırılması, • Borçların, sportif başarı veya yeni yatırımlar olmaksızın katlanması, • Galatasaray Spor Kulübü marka değerlerinin sıfırlanması, • Spor mahkemelerinde sürekli aleyhte çıkan kararlar, • Nitelikli dolandırıcılık iddialarına muhatap olmak, • Camianın liseli-lisesiz ayrımına sürüklenmesi, • Diğer kulüp başkanlarının ve federasyonun kulübe karşı tavır almalarına neden olacak omurgasız ve kişiliksiz politikaların güdülmesi, • Takımın ve taraftarın Olimpiyat eziyetine layık görülmesi, • Kulüp ile ilişiği kesilen personelin elini dahi sıkmadan sadece masasına bırakılan kâğıt ile görevden alınmaları, • Rüzgâr panelleri isimli komedi programına senaryo malzemesi oluşturma çabaları, • Camianın umudu olabilecek yöneticileri tek tek harcamak, • Tüzüğe aykırı hareket ile ben yaptım oldu mantığının inatla devam ettirilmesi, • Felipe Yalan Rüzgârı, • Başkanlık makamını kulübünün stadyumuna gidemeyecek, basketbol – voleybol maçlarına uğrayamayacak duruma sokmak, • Eurocard vb. projeler ile sokağa atılan paralar, • Ardı arkası gelmeyen yalanlarla geçirilen yıllar,
Bilmem tanıdık geldi mi bu satış süreci?
29 Mayıs 2007 Salı
|
|