Ana Sayfa Ana Sayfa

10 yıl 4 ay Stad Hayali, 3 Yıl 3 Ay Seyrantepe,


10 yıl 4 ay Stad Hayali, 3 Yıl 3 Ay Seyrantepe
(Galatasaray Dergisi Editörü Mehmet Şenol tarafından
ultrAslan Forumuna asılmış bir yazıdır)


Mecdiyeköy’de bugün çoğu insanın bilmediği, gitmediği Galatasaray Cafe’deyim. Öğle yemeği için bir arkadaşımla buluşmak için buraya gelmesini istemişim. Geliyor, Cafe’yi görünce şaşırıyor: “Çok güzel bir yermiş… Niye boş?”

Gerçekten boş. Bir iki masada yemek yiyen simaen tanıdığım kulüp çalışanı dışında, öğle yemeği saatlerinde bomboş. Aklımdan “işte burası Mecidiyeköy. Bizim mekanımız!” cümlesini geçiriyorum, her stad tartışmasında konuştuğumuz… Maç günleri dışında uğramayı akıl bile etmediğimiz “mekanımız”. Maç günleri de daha çok Meşale’nin, Duran’ın sahibine kazandırdığımız Mecidiyeköy!

2004’dü sanırım, Paris’de Konfederasyon Kupası’nda Türkiye-Fransa maçına gitmiştim, oğlumla birlikte. Şehir merkezinden metroya binmiş ve maçın oynanacağı Park de France durağında inmiştim. Yaklaşık 1,5 km. tutan, iki tarafı da maç için kurulmuş cafe/satış yeri vs. ile dolu yürüyüş yolunu keyifle yürüdükten sonra geniş stad bölgesine girdik. Orada da değişik mağazalar, geniş bir alan, farklı cafelerde kümelenmiş farklı taraftar gruplarıyla karşılaştık.

Stad Bölgesi’ndeydik. Hayran hayran dolaşırken tribünlerden tanıdığımız gazeteci arkadaşım Gökmen Özdemir’le karşılaştık. Hiç unutmuyorum, yaptığımız sohbeti. “Bizim de böyle bir stadımız olacak mı?” Stad bölgesine girdiğimizden itibaren, her şeyin kulübe gelir yazacağı farklı hizmet alanları olan, rengarenk bir spor/eğlence alanımız olacak mı?” Shalke, Barca, Ajax… Tümü öyleydi. Hatta daha fazlasıydı. Şehir merkezinde afişlerde dikkatimi çeken bir otomobil fuarının adresi Amsterdam Arena’ydı!

Umutsuzduk, o zamanlar. “Belki 20 yıl sonra” diyorduk….


Evet konuya geleyim.

Ne zamandır, “Aslantepe” topiğini takip ediyorum. Bazen öyle yazılar okuyorum ki, gerçekten şaşırıyorum. Acaba ben mi yanlış düşünüyorum, biliyorum diye. Bu nedenle, bir haftadır üşenmedim, epey zamandır hazırlamak istediğim bu yazı için defalarca kulüp yönetimiyle konuştum. Sorular sordum, dökümanları inceledim, uzun tartışmalar yaptım.. Ve sonuçta bu yazıyı yazmaya karar verdim ve sonunda bitirebildim.

Daha önce böyle bir şeyi cimbom.org zamanımızda Acun ve Mahmut’la birlikte yapmıştık. Umarım aydınlatıcı olacaktır. Topic de epeyce şişmişti, buradan devam ederiz artık. Hayırlı uğurlu olsun :-)


Tek Proje
Bugünlerde Galatasaray’ın yeni stadı için ihale tekliflerinin incelenmesi bitme aşamasına hızla geliyor. Hatırlarsınız, teklif veren 5 müteahhit’ten 4’ü aynı stad projesi (ASP) üzerinden hazırlanıp teklif verirken, 1’i farklı bir proje sunmuştu… Şimdilerde, içinde 2 Galatasaralının bulunduğu İhale Komisyonu, ihalenin eşit şartlarda olması açısından, tek tip projeye gidiyor ve son pazarlıklar, kararı verilen o proje üzerinden yapılacak. Ve kısa bir süre sonra Komisyon ihaleyi müraacat eden şirketlerden birine verecek. Maliyeti yaklaşık 150 milyon dolar olan bir stadın yapımı için, seçilen şirket, hemen çalışmaya başlayacak.

TOKİ’nin Kendini Bağladığı Sağlam Kazık
İhale şartnamesini okuyanlar, TOKİ’nin kendini nasıl sağlam kazığa bağladığını görmüşlerdir. Bu şartnameden para kazanabilmesi için Müteaahitin soluğunun çok güçlü olması, finansman yönünün çok kuvvetli olması gerekiyor. Kolay değil, gerçekten: 720 gün içinde 150 milyon dolar harcayacak. Ve stad inşaatını bitirmeden sadece 120 gün önce, esas para kazanabileceği, ve harcamalarını çıkarabileceği Mecidiyeköy’deki projesi için yıkıma başlayabilecek.

Hadi maketini önceden hazırladı ve Mecidiyeköy’de yapacakları projeyi maket üzerinden satmaya başladı diyelim. Maketten de satsa, hatta tümünü de satsa, satış paralarının tümü şartname gereği TOKİ’nin açtığı ayrı bir hesaba yatacak Tabii, öncelik yine TOKİ’nin. Çünkü yatan para neyse, TOKİ’nin ihalede elde ettiği paydan sonra hak edişler başlıyor…
Seyrantepe’de yaptığı inşaatta geldiği nokta neyse, onun bedeli kadar para çekebilecek.

Nerden baksak, en az 3.5 yıllık bir finansman gücü gerekiyor. Bunun Galatasaray’a getrdiği büyük bir avantaj var. Müteaahit, stadın yapımını geciktiremez. Önceden bitirip Mecidiyeköy’ü değerlendirmek ve parasını geriye almak zorunda. Bu da bizim stada kavuşmamız için artık geri saymaya başlamamızı çok gerçekçi kılıyor…

Kısacası hayalin gerçekleşmesi şimdi daha yakın. Hatta çok somut. Kulüpte, önüme tarih koyup anlatıyorlar: “Yeni stadımız 2007 eylül ayında başlar 2 sene sonra eylül ayında biterse, 120 gün önce yani 2009 mayıs ayında Ali Sami Yen’i terk edeceğiz. Bu da tam lig bitimine denk geliyor.. Eylül sonunda stadı teslim alırsak, demek ki en çok içerdeki 2-3 maçımızı başka bir stada oynayabiliriz… Çünkü ligler ağustos ortasında başlıyor… Eylül sonuna kadar 6 maç oynasak 3’ünü deplasmanda, 3’ünü de içerde oynayabiliriz. Eğer stad eylül’den önce biterse, bu sefer, eski sezonun son 3-4 maçını başka bir yerde oynayabiliriz.. Ama her şeye rağmen, müteaahit firmaların da Galatasaray’a bazı kolaylıklar gösterebilme ihtimali de çok”….

Şimdi kısaca biraz geçmişe gidelim. 10 yıllık macerayı hızla hatırlayalım, bugün çoğumuzun unuttuğu ayrıntılarla… Bugünü değerlendirmek için bunu yapmamız gerekiyor.


Kısa Geçmiş: Eski Günler
Herkesin bildiği gibi, Ali Sami Yen Stadı, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’nün. 1997 yılına kadar diğer tüm İstanbul takımları gibi, biz de Ali Sami Yen Stadı’nı maç başına kira ödeyerek kullanıyorduk.
1997 yılında yapılan bir anlaşma ile, Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş, oynadıkları stadların üst kullanım hakkının 49 yıllığına aldılar. Yapılan anlaşmalara göre, her takım 49 yıl boyunca toplam 68’er milyon dolar ödeyeceklerdi. Yani stadın yıllık ortalama kirası, 1 milyon 400 bin dolar olacaktı. Bu anlaşmayla 10 senedir kullandığımız Ali Sami Yen arazisi de bilindiği gibi, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’nün. Tıpkı diğer kulüplerin stadları gibi.
Arazi spor tesisi için ayrılmış. Hiçbir zaman gündeme gelmedi ama tümüyle bize satılsaydı dahi orada sadece yeni bir stad yapabilirdik. Nitekim Ağutos 1997’de imzalanan bu anlaşmanın hemen ertesinde ASY arazisinde “yeni stad” yapma çalışmaları hemen başlatıldı.

1. Hamle: Mecidiyeköy’de yeni bir Stad Yapalım.
1997-2000 yılları arası bu hamleyle geçti. “Yeni Ali Sami Yen Stadı” projesini hepimiz biliyoruz. Kanadalı bir firmaya yaptırılan proje yaklaşık 14 milyon dolarlık maliyetiyle epey spekülasyona ve eleştirilere maruz kalmıştı. Burada amacım, o dönemi sorgulamak filan değil. Öncelikle 1. Hamle Mecidiyeköy’de stad yapmaktı. Bununla ilgili her şey adım adım hazırlandı. Proje çizdirildi., Raporlar hazırlandı, tasdikler yaptırıldı, belediye’den izin alındı vs. vs.. Ama bütün bunlara rağmen Yeni Stad Mecidiyeköy’de yapılamadı. Yönetimler mi beceriksizdi de 5 Yıl süren Stad Yapma çabası başarılamadı? Bence tartışmaya girmenin hiçbir anlamı yok. Bu başarısızlığın temel nedeni, para idi. Stad, ancak kredi bulunarak yapılabilirdi ve kredi bulunamıyordu. 100 milyon dolara ihtiyaç vardı. Galatasaray’ın o günkü koşullarında bu kadar parayı temin etmek hayal gibi bir şeyi. Her türlü yöntem deneniyor ancak 100 milyon dolar bulunamıyordu.

2. Hamle : Maliyeti Azaltalım, Mecidiyeköy’de yeni bir Stad Yapalım

Bu dönem de kulübün de kredibilitesi epey azaldığı için başka yöntemler denendi. Oto-finansman, gayri menkul yatırım ortaklığı, kombineleri önceden satmak vs. vs. Ancak yine hiçbiri başarılamıyor, bir türlü cesaret edilemiyordu… Esas nedeni elbette, Galatasaray’ın zaten varolan borç yüküydü. Gündeme, stadın varolan projesinde maliyeti düşürücü revizyon yapmak fikri gündeme geldi.. İlk projede varolan ve “konser alanı” olarak kullanılması gereken stadın iki köşesinde kubbelerden biri kaldırıldı.. Maliyet 85 milyon dolara düşürüldü.
Sonuç yine hüsrandı. Bu arada, aradan aylar, yıllar geçiyor ancak yine de stada başlamak için gerekli finansman sağlanamıyordu…

3. Hamle: Maliyeti Çok Çok Düşürelim, Mecidiyeköy’de yeni bir Stad Yapalım.
2002 yılında 85 milyon dolarlık maliyetin de fazla olduğu ve yapılamayacağı artık anlaşılınca yeni bir yönetim, yeni bir projeyle ortaya çıktı. Galatasaraylılardan oluşan mühendisler komisyonu, stadı biraz daha budayarak maliyeti 40 milyon dolara indirdi. Ancak yeni proje, yeni modern stad fikri artık neredeyse gündemden çıkmış, kulüp dahil herkes “yapalım da nasıl olursa olsun”a doğru hızla ilerler olmuştuk… Çünkü Fenerbahçe, bu dönemde “parsiyel yıkım” yöntemine geçmiş, eski Kadıköy stadını parça parça büyütmeye başlamıştı…

4. Hamle: 1. Hamle’ye Dönüş
2002 yılından sonra eski projeye yeniden geri dönülmüş ve 100 milyon dolarlık kredi arayışları yeniden başlamıştı. Yeni koşullar altında kredi arayışları devam ettirildi. Ancak sonuç yine olumsuzdu. Kulübün borç yükü, stadın arazisine sahip olmayışından kaynaklanan teminat sorunları, kredi bulmayı adeta imkansız hale getiriyordu. Bunun dışında gerçekleştirilen ve hepimizin “Sahip Som olayı” diye bildiği son bir çaba da yine sonuçsuz kalıyordu…

5. Hamle: Yap-İşlet Devret
100 milyon dolar kredi bulmak yine mümkün oldu. Ancak bu sefer de devreye hesap-kitap işleri giriyordu. Önerilen 10 yıl geri ödemeli 100 milyon dolarlık kredinin yıllık geri ödemesi 3 milyon doları bileşik faizi, stadın yıllık 1.4 milyon dolarlık kira bedeli ve sair giderlerle birlikte 14.6 milyon dolara geliyordu. Oysa gerçekleştirilecek yeni stad projesinin 3 büyük uluslar arası firma tarafından yapılan ve güncellenen fizibilite raporlarında maksimum geliri 24 milyon dolar olarak hesaplanmıştı. Kısacası, Galatasaray’ın kasasına, yeni stad bittikten sonra yıllık 8-9 milyon dolar girecekti… Oysa bu haliyle de zaten 10-11 milyon dolarlık bir geliri olan stadın yeniden yapımı, 10 yıl gelir eksikliği demekti..
Tabii söylemeye bile gerek yok, her türlü alternatifte stad sahibi, Gençlik ve Spor Genel müdürlüğü olacaktı. Ama Galatasaray’ın borç hanesine 100 milyon dolar daha yazılacaktı…

6. Hamle : Yeni Arazi, Büyük Gelir Beklentisi
Nasıl başardılar bilemiyorum ama bence çok başarılı bir çalışma ile bundan 3 yıl önce, 2004 yılında Seyrantepe’deki gerçekten çok büyük bir arazinin (384 dönüm) 30 yıllık üst kullanım hakkı tapusu Devlet’ten satın alındı. Tıpkı Mecidiyeköy’deki arazi gibi, aynı koşullarda…
34 dönümlük Mecidiyeköy’deki arazisinden 384 dönümlük Seyrantepe arazisine geçiş, GSK açsından 2 büyük imkan açıyordu:

- Ferah ve modern bir stadın gerektirdiği arazi kullanıma kavuşmak
- Arazinin büyüklüğü nedeniyle, bugün dünyada kulüplerin bütçelerinde “futbol dışı gelir” olarak nitelenen yeni bir gelir kaynağı imkanına sahip olmak.


Üst hakkı satın alınan yeni araziye daha önce talip olanlar vardı. Hatta 2 kez satış ihalesine girmişler ancak alamamışlardı. İş Bankası ve İMKB’nin kurduğu 2 kooperatif, daha bu araziyi satın almadan üye kaydı yapmaya başlamışlardı (üyelerimiz aramızda bu kooperatiflerden birine üye en az 2 kişi tanıyorum)..
Kooperatifler, GSK’nın üst kullanım hakkını almasından sonra müracaat ederek bir öner getirdiler: “Biz bu araziyi satın alalım, size de üst hakkınıza karşılık 190 dönümünün toprak tapusunu verelim”…
Teklif cazipti. Uzun görüşmeler sonunda, GSK’nın çıkarlarının üstün geldiği bir öneri olduğu için kabul edildi. Önemliydi çünkü, GSK, hiçbir ücret ödemeden üst kullanımdan toprak tapusuna geçiyordu.

Ancak bu anlaşma çabası, yukarıda uzun uzun bahsettiğim nedenlerle sonuçsuz kaldı. Spekülasyonlar aldı başını yürüdü. Medya, Fenerbahçe ağırlıklı olarak yüklendi ve zaman içinde devlet (Milli Emlak) süreci kesti: “Biz size burayı sadece “spor tesisi yapmak amacıyla” verdik, mesken ve ofis inşaatına müsaade edemeyiz”

Mecidiyeköy’e Biz Yeni İmar Durumu Çıkartabilir miydik?
Çok tartışılan bir konu olduğu için, bu soruya özel bir yer ayırmak istiyorum. Yukardan uzun uzun anlattıklarımdan da anlaşılacağı gibi, bu konu gündemde hiç olmadı. Çünkü Mecidiyeköy’de böyle bir imar durumu değişikliği için önce araziyi satın almak gerekir. Bunun için de, tahmin edilebileceği gibi, kulübün gücünü kat be kat aşan büyük bir finansal güce sahip olmak gerekir. Ancak arazinin toprak tapusunun sahibi olduktan sonra kulüp olarak başvurup buraya yeni imar durumu çıkartılmasını talep edebilirsiniz. Arazinin saatıb alınmasını geçtim. Acaba bu haliyle, yani üst kullanım hakkımızla yeni imar durumu çıkartılabilir miydi?
Bence, bunu sağlamak, bugüne kadar ki spor kulüplerinin devletle, belediyelerle olan temas düzeylerini göz önüne aldığımızda, çok uzun bir süre alabilecek, hatta yıllarca bekleyip de sonuç alınamayacak bir yeni macera olurdu…
Çünkü Spor Kulüpleri’ne “sportif” rant dışında “ticari” rant çıkaran bu tür girişimler, “rant” kovalayanların toplumdaki, kurumlardaki ve iş dünyasındaki gücü düşünüldüğünde, “spor kulüpleri”ne bırakılamayacak kadar büyük olduğu biliniyor.
GSK, FB ya da BJK’nin, kendilerine sportif amaçlı verilen devlet arazilerini, sportif amaç dışında kullanmalarına izin verilmiyor. İspanya’daki Real Madrid örneğinin Türkiye’de uygulanması bugün için mümkün değil. Çünkü arazi rantlarının, Türkiye’de spor kulüplerinden daha önce gelen taliplileri var. Sermaye’nin ülkemizdeki bugünkü aşamasında, devlete daha yakın olan, aç olan yüzlerce dev şirket var. Futbolun dünyada yakaladığı yeni bir üst düzey olan, “endüstriyelleşme” konusunda, Türkiye’nin hala yolun başında olması, hele hele devletin bu yeni gelişmenin farkında bile olmaması nedeniyle, bu tür açılımlar mümkün olmuyor. Bugün GSK’nın devletle olan stad projesi ilişkisini bile “kıyak”, “rant” vs. olarak gören kalemlerin etkili ve güncel olduğu bir ülkede, bu tür imar değişiklikleri, devlet açısından bakıldığında, çok zor, hatta imkansız bir karar.
Bu nedenle, Galatasaray’ın projesine içimizden gelen “ama buraya yeni imar durumu çıkartılabilirdi” temelli itirazları pek ciddiye alamıyorum. Bunun gerçekleşmesi Godot’u beklemekle eşdeğer.
Nitekim, Galatasaray’ın, stadını yapmak için, benim sıralamamla 6. Hamlesinde denediği yöntemin duvara çarpması, tam da yukarıda anlattığım nedenlerle gerçekleşmiştir.

7. Hamle: Değiş Tokuşla Ücretsiz Stad
Bu hamlenin filizlendiği tarih, sanıyorum 2006 yılının ilk yıllarına denk geliyor. Bu hamlenin kritik noktasını TOKİ oluşturuyor. Bu formül, 1996 yılından bu yana 10 yıldır süren maceralı stad sürecini birden bire ışık hızıyla çözen formül oluyordu. Çünkü, Galatasaray ilk kez bana göre, zeki bir hamleyle Mecidiyeköy’de yapmasının artık imkansız hale geldiğini bildiği stadının yapımı için, varolan konjonktürü değerlendirme kararı veriyordu. Konut yapımının hızla arttığı, kent içi arsaların giderek değerlendiği bir dönemde, AKP gibi pragmatik bir siyaset yürüten iktidara “kazan-kazan” önerisi getiriyordu.
Başbakanlığa bağlı özel statüsü olan TOKİ’nin her türlü arazi için kendi istediği imar durumun çıkartma yetkisi, Mecidiyeköy’deki arazi için yeni imar durumu çıkartabilecek tek kuruluş olmasını sağlıyordu.
Formül, hepimizin bildiği uzun pazarlıklar sonunda kabul edildi. Seyrantepe’deki arazinin 120 dönümü kulübe bırakıldı, üzerine Galatasaray’ın istediği özelliklerde bir stadın karşılıksız yapılması kabul edildi ve bu stadın üst kullanım hakkının da 49 yıllığına Galatasaray’a aynı koşullarda ama bu sefer ücretsiz olarak devredilmesi kabul edildi. Karşılığında da Mecidiyeköy’den çıkıyoruz, Maslak’a gidiyoruz.

Nereden bakarsak bakın, 68 milyon doları kira bedeli, 150 milyon doları stadın maliyeti olmak üzere, toplam 220 milyon dolarlık kesin ve muhtemel maliyetten kulüp kurtuluyor.

Seyrantepe? Mecidiyeköy?
İsterseniz bir karşılaştırma yapalım. O zaman konu daha iyi anlaşılacaktır.

Bence mümkün değil ama, büyük bir mucize olsaydı ve kredi bulmayı başarıp eski projemizle Stadı Mecidiyeköy’e yapsaydık, stadın bitim gününde nasıl bir Galatasaray olacaktı?

*. Galatasaray’ın bugün 140 milyon dolar olan borcu, sadece stad maliyetinin (100 milyon dolar) eklenmesiyle 250 milyon dolara yükselmiş olacaktı.
* Stadın yine sadece kullanım hakkı bizde olacaktı, mülkiyeti yine Gençlik ve Spor Genel müdürlüğü’müm olacaktı. 68 milyon dolarlık borcumuz baki kalacaktı.
* İmar durumu olmadığı için bugün Çadır’ın bulunduğu GSK’ya ait tapulu arazi çadır-otopark vs. olarak kalmaya devam edecekti
* En az 10 yıl boyunca borcu ödemek adına büyüyemeden, yerimizden kıpırdayamaz hale gelecektik. Çünkü yeni stadın artan gelirlerinin çoğunu borc ödemekte kullanıyor olacaktık…
* Ama Mecidiyeköy’de (34 dönümlük sıkışık bir alanda) 40.000 kişilik, 1997 model, fizibilitesi maksimum 24 milyon dolar olan bir stadımız olacaktı!

Şimdi, bir de Maslak’taki yeni stadın bitim tarihi olacak olan 2009’daki Galatasaray’a bakalım:
* Seyrantepe’de (120 dönümlük ferah ve ilerde konjonktüre göre başka imkanlar da açabilecek büyüklükte) 52.000 kişilik, Türkiye’nin ilk açılır-kapanır çatısı olan stadımız olacak
* Yıllık geliri, bugünkü gelirin 4 katı fazla olacak, dolayısıyla eski projenin sunduğu imkanları fersah fersah aşacak. Stadın bu özelliği, Türkiye’de ilk defa ”çok amaçlı stad” nedir, nasıl gelir getirir, bunu gösterecek.
* 68 milyon dolarlık kira bedeli olmayacak
* 150 milyon dolarlık stad maliyeti GSK’ya ait olmayacak… Böyle bir borç olmayacağı gibi Galatasaray, stadın bitimiyle birlikte, sadece buradan kaynaklanan yıllık geliri 50 milyon dolar olacak olan yeni bir döneme/çağa girecek.

Bitti mi? Bence bitmedi.
TOKİ’nin Mecidiyeköy’e yeni imar durumu çıkarmasıyla, bundan Galatasaray da ayrıca kazanacak.
Çünkü oradaki 2.135 metrekarelik tapulu arazimizde, yeni imar duruma göre, tam 6.000 metrekarelik bir inşaat imkanına kavuşacağız. Bu da Mecidiyeköy’de caddeye bakan 9-10 katlı, çok değerli bir küçük gökdelen demektir! Orada yapılacak yapılar kompleksi herneyse, oranın mimarisine uygun, bir-iki katını kulübün kullanacağı, kalan katlarının da kiraya verileceği, kısacası kulübe düzenli gelir getirecek bir mülk!


O Yolda yürümek
Şimdi en başa dönüyorum…. Galatasaray Cafe’ye…. Bugün gidin, orada inler-cinler top oynuyor… Mecidiyeköy’e, bir yılda en fazla 37 gün gidiyoruz. (ceza yemezsek, 17 lig maçı 5 kupa maçı 5 Avrupa maçı 5 hazırlık hadi 5 de ekstra organizasyon) Yemek için uğramıyoruz, zaten maç günleri de kulübün sunduğu pek olanak yok, Store dışında… ee, o zaman stada taraftar 37 gün gidiyorsa, neden iş adamları, firmalar da kendi ekonomik gelirleri için kongre için, sergi için fuar için 100 gün gitmesin? Neden konser için, kongre için diğer binlerce inan gitmesin? Ve neden kulüp bundan gelir elde etmesin?
Seyrantepe’nin merkezi konumunu söylemeyebile gerek yok, şehir dışı filan kesinlikle değil, hatta 10 yıl sonra şehrin tam merkezi de olacak, bu gidişle… Alt yapı çalışmalarını, metroyu, yolları filan hiç bahsetmiyorum.

Aklıma Fransa’da metrodan inip Park de France’a oğlumla yürüdüğümüz o 15 dakikalık rüya gibi yürüyüş geliyor… Bir kulüp yetkilisine soruyorum.. “Metro’nun istasyonu olacak olan Maslak kavşağından stada yürüyüş yolu tam 1.003 metre…”

2009’u bekliyorum, o yolu yürümek ve kulübün gelirine sahip olacağını bildiğim cafelerde arkadaşlarımla buluşmak için..

10 yıl süren bu çabaların sonunda bunu hak ettiğimizi düşünüyorum…


Selamlar,


Mehmet
Şenol
(Galatasaray Dergisi Editörü)



27 Temmuz 2007 Cuma 

Atatürk ve Galatasaray
Unutmayacağız!
ultrAslan Forum
ultrAslan Ürünleri
Fotoğraf Galerisi
Copyright © 2001 - 2011 ultrAslan. Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz.