Değişen taraftar hareketi ve Alpaslan Dikmen’in rolü
Önceki gün ebediyete uğurladığımız Alpaslan Dikmen kardeşimizin cenazesindeki büyük üzüntünün yanında gözden kaçırılmaması gereken güzellikler de vardı.
Bunların başında bir grup Fenerbahçeli ve Beşiktaşlı taraftarın cenaze törenine katılmış olmaları geliyordu. Taraftarlığın en güzel yanı, samimiyetidir. Tribündeki insanların yüzde 99’u renklerine yürekten bağlıdır. Sevgileri katışıksızdır. Gerçekten beraber yürürler o yollarda ve beraber ıslanırlar yağmurlarda...
Elbette ki aralarına karışan, başka hesaplar içinde olanlar da vardır. Kulüp sevgisi filan onları fazla ilgilendirmez. Onlar kendi egemenliklerinin daha doğrusu çıkarlarının peşindedir.
Böyleleri kendi çıkarları için başta şiddet olmak üzere her türlü yola başvurur. Bu nedenle kendi kulüplerine de zarar verirler. Kulüplerin böyle durumlar için kullandıkları "3-5 kendini bilmez" lafı bunları tanımlar.
Evet, çok küçük bir azınlıktırlar ama onlarla baş edebilmek de pek kolay değildir. Çünkü çıkarları için ölümü bile göze alırlar bunlar. Sadece olay çıkarmakla kalmaz adam bile öldürürler.
İşte Alpaslan Dikmen, böylesi bir taraftar yozlaşmasına karşı mücadele veren bir kardeşimizdi. Sporun gerçek anlamını biliyor ve yaşıyordu. Barış, dostluk ve kardeşlik sözleri havada kalan süslü laflar değil, uygulamalı gerçeklerdi onun hayatında.
Elbette ki gençlik yıllarında delikanlılığın getirdiği taraftarlık durumlarını o da yaşamıştı. Kavgalara girmiş, çatışmalarda yer almış, sopa atmış, dayak yemiş, kafası gözü yarılmış, aynı işi kendisi de karşısındakilere yapmıştı.
Ancak bunun iş olmadığını gördükten sonra da bu tür pisliklerin spor alanından kovulması için mücadeleye başlamıştı. Bunlardan haberi olmayan bazı Türk büyüklerinin olur olmaz biçimde karalamaya kalkıştıkları çok önemli bir taraftar hareketi olan ultrAslan da böyle doğmuştu.
Örgütlenen taraftar çapulculuktan uzaklaşır, belli bir disiplin içinde davranırdı. ultrAslan, bu anlayışı hayata geçirmeyi başardı. Üstelik bu, sadece G.Saray’ın içindeki bir durum olarak da kalmadı, yaygınlaştı. Böylece, taraftarlar arasında özlenen barış ortamına doğru yürümek mümkün olabildi.
Hatırlayın, daha birkaç yıl öncesine kadar değişik kulüplerin taraftarı oldukları için birbirlerini düşman sayan insanların sayısı hiç de az değildi bu ülkede. Spor kültüründen yoksun oluşumuzun da etkisiyle çok taraftar bulmuştu bu saçmalık...
İşte Alpaslan ve arkadaşları bu tehlikeli gidişin önünün kesilmesinde önemli bir rol oynadılar. Bununla da kalmayıp çok önemli bir toplumsal yöneliş gösterdiler. Ali Sami Yen’in eşinin huzurevinde olduğunu öğrenip onu düzenli olarak ziyaret etmekten tutun da Metin Oktay İlkokulu’nun bazı ihtiyaçlarını karşılamaya, topluca kan vermeden ağaç dikmeye kadar örnek çalışmaların içinde oldular.
Elbette ki bunlara medyanın pek kulak astığı yoktu. Basın çok çok Çarşı’nın medyatik birtakım pankartlarıyla ilgileniyor, üst tarafına fazla kulak asmıyordu. Alpaslan Dikmen, Türkiye’de kabuk değiştiren taraftar hareketinin en önemli temsilcilerinden biri oldu. Ortaya çıkarıp marka değeri kazandırdıkları ultrAslan’ın kulübe bedelsiz verilmesinde öncü oldu. Tam anlamıyla varını yoğunu kulübü için harcadı. Bu konuda kendisi ciddi maddi sıkıntı içindeyken bile bunu yapmaktan kaçınmadı.
Dikmen, bütün bu özellikleriyle değişik kulüp taraftarları arasındaki iyi ilişkilerin de başlatıcısı oldu. Fenerbahçeli ve Beşiktaşlı taraftar örgütleriyle doğrudan ilişkiler kuruldu, dostluk adımları atıldı, gereksiz kavga ve çatışmalar önemli ölçüde ortadan kaldırıldı. Cenazedeki örnek tablo da bunun sonuçlarından biriydi.
Ahmet ÇAKIR
30 Eylül 2008 Salı
|