UEFAya Açık Mektup !
"Dünyanın her yerinde futbol niye bu kadar çok seviliyor?" diye düşünmeyi bırakmış görünüyor UEFA yetkilileri.
Biz hatırlatalım öyleyse.
İnsanlar "hiç bitmesin" diye izledikleri 90 dakikaların barındırdığı sürprizlere, topun gerçekten yuvarlak olduğuna yani futbolun adaletine inanıyorlar. Mücadele ve yarışmanın saflığına inandıkları ölçüde futbola bağlanıyor, biriktirdikleri hayallerinin yeşil sahada gerçekleşmesini umuyorlar.
Oysa bugün gelinen noktada anlaşılıyor ki, "futboldaki adalet" idealinden tamamen vazgeçen UEFA, en prestijli turnuvası olan Şampiyonlar Ligi'ni bile masa başında formatlar hale gelmiş.
"Her an, her şeyin olabileceği 90 dakikalar"; endüstriyel futboldaki gelir estimasyonlarının, rating hesaplarının, sponsor beklentilerinin düşmanı gibi görülür olmuş.
Yuvarlak zannettiğimiz masum futbol topu, hileli bir zar gibi, sahibinden yana hale gelmiş
3 Nisan 2013 günü Madrid'in Santiago Bernabéu Stadyumu'nda karşılaştı Real Madrid ile GALATASARAY...
Real Madrid'in Avrupa futbolundaki en gösterişli oyuncu kadrosuna, en pahalı teknik adama ve kupalarla dolu görkemli bir tarihe sahip olduğunu bilmiyor değiliz.
Ev sahibi olmanın avantajıyla Real Madrid, bileğinin hakkıyla yenebilirdi Galatasaray'ı ama adil bir mücadele yine çok görüldü futbolseverlere.
Norveçli hakem Svein Oddmar Moen, kupanın favorileri arasında gösterilen Real Madrid'in yarı finale çıkmasını istermişçesine düdük çaldı.
UEFA organizasyonlarındaki müsabakalarda, disiplin uygulamaları ve kartların standart olmayışına neredeyse alışmıştık ama Galatasaray lehine verilmeyen penaltılar, penaltıya maruz kalan oyuncumuz Burak Yılmaz'a gösterilen haksız sarı kart tüm planları gözler önüne serdi.
Galatasaray'ın maçı kaybetmesi yetmiyordu, deplasmanda alacağı skorla yarı finalden ümidini kesmeliydi. Golcüsü de, İstanbul'da sahaya çıkmamalıydı!
Norveçli hakemin iyi niyetli olmadığına, daha kötüsü, bir planın parçası olarak Santiago Bernabéu çimlerine çıktığını düşünmek için pek çok sebebimiz var.
UEFA kendince şekillendirmeye çalıştığı "endüstriyel futbol" üzerinden zengin olma / zengin etme hayalleri kurabilir.
Bazı Avrupa ülkelerinin, bazı sıradan kulüpleri, kendilerine biçilen "figüran" rollerini kabul de edebilir.
Fakat GALATASARAY ne kendisine biçilen rolü kabullenecek; ne de 2020 yılına dek Avrupa'nın en önemli 10 kulübü arasına girme hedefinden, yeni kupalar kazanma idealinden vazgeçecek bir yapıdır.
GALATASARAY beş asrı deviren saygın bir eğitim yuvasından doğmuş, 108 senelik kulüp tarihi, onbini aşkın üyesi, milyonlarca taraftarı ile dünyanın saygısını her alanda "bileğinin hakkıyla" kazanmış bir kurumdur.
GALATASARAY sıradan bir futbol kulübü olmadığı gibi, herhangi bir senaryoya uygun olarak talimatlara boyun eğecek bir yapı da değildir.
Değerli ve güçlü rakibimiz Real Madrid, futbol takımımızı sahada mağlup edebilir, biz her iki ekibi de alkışlar, takımımızı bağrımıza basarız...
Ancak UEFA'nın planları, senaryoları doğrultusunda şekillenen hakem kararlarıyla mağlubiyete razı gelmeyiz, sessiz kalamayız.
Avrupa futbolunu toptan zehirleyecek kadar büyük şike skandallarında üç maymunu oynayan, futbol baronlarının gönüllerini hoş tutmak üzere pozisyon alan, rüşvet ve yolsuzluk iddialarıyla çalkalanan UEFA bilmelidir ki; bizler sahnelenen oyunun uysal seyircileri olamayız, aslanı kediye boğdurtmayız.
Tekrar vurgulamak istiyoruz; yenmek veya yenilmek futbolun doğasında var, bizler de kıran kırana bir mücadele sonunda ortaya çıkacak her türlü adil neticeye razı futbolseverleriz. Galibiyetin coşkusuna da, mağlubiyetin hüznüne de yabancı değiliz.
Futbolun kirletilmesine, haksızlığa, hukuksuzluğa sessiz kalmayacağımızın sözünü veriyoruz.
Bir daha bu konularda hatırlatmada bulunmamızın gerekmeyeceğine dair iyimserliğimizi korumaya çalışırken, aksi takdirde tepkimizin daha sert olacağının anlaşıldığını da umuyoruz.
Tepkileriniz için;
6 Nisan 2013 Cumartesi 23:02
|