Bugün isterdik ki, arma sevdalısı on binler sadece futbol konuşarak sokaklarda olsun. Ancak
geçtiğimiz sezondan bu yana kural koyucu ve uygulayıcıların oluşturduğu adaletsiz ve çifte standardın
arsızca uygulandığı sistem bizleri isyan noktasına getirmiş, bu düzene karşı bir başkaldırı zorunluluk
haline gelmiştir. Bugün sokaklardaki binlerce Galatasaray taraftarı bu başkaldırının en önemli
göstergesidir. Bu çürümüş düzen devam ettiği takdirde çok daha fazla kesimin de isyan noktasına
geleceği bilinmelidir. Galatasaray Taraftarları olarak sadece takımımıza yapılan haksız müdahalelere
tepki için değil, mevcut durumda sahip olmadığımız ancak en doğal hakkımız olan tüm takımlara
ilkeli ve çifte standarttan uzak bir yönetim anlayışı talebi için burada toplanmış bulunuyoruz.
Ülke futbolunun geçtiği çalkantılı ve art niyet kokan günlerde, her noktada görülen ve mutlaka her
kesimin bir gün uğradığı yahut uğrayacağı adaletsizlikler silsilesi hız kesmeden yayılmaya devam
etmektedir. Galatasaray, isminin anıldığı her platformda ülke adına lokomotif görevi görmüş, imkansız
görülenlerin gerçekleşebileceğine dair bu coğrafyaya umut aşılamış, gücünü kültüründen alan ve bir
başkasından icazeti asla kabul etmeyen bir camiadır. Bu güç ile, bütün Galatasaray Camiasına bu
çarpık düzene başkaldırıda hiçbir menfaat gözetmeksizin öncülük etme görevi düşmektedir.
Yıllardır kokuşmuş bir menfaat zihniyetinin, yüzü değişen kuklaları tarafından yönetilen
Türkiye Futbol Federasyonu yönetimlerinin sonuncusu ve belki de en aymazı olan Demirören
Federasyonu’nun skandallarına artık dur deme vakti gelmiştir.
Futboldaki kirli ellerin kanıtlarla ortaya çıkarıldığı 3 Temmuz sürecinin devamında, Türk Futbolu’nu
düzlüğe çıkaracak bir yönetim beklerken bir anda karşımızda yönettiği kulübünü batma noktasına
getiren bir zatı, Federasyon’un en tepesine oturmuş halde bulduk. Tarafsız (!) olduğunu kanıtlama
adına hassas bir durumda olan camianın adının sonuna “Miz” eki getirerek kullanmaktan hicap
etmeyen bu başkan, zaman geçtikçe bu sahiplenme ekinin hakkını sonuna kadar verdiğini aşağıda bir
kısmına değinilen faaliyetleriyle bizlere gösterdi.
Demirören, Seçilmesinin akabinde “Kişiler ve kurumlar ayrılsın” felsefesiyle şike sürecinde alınan
skandal kararlar ve otellerde bir gece ansızın değiştirilen disiplin maddeleri ile Futbol seyircisini
nelerin beklediğini gözler önüne serdi. Ardından kamuoyunun çok net şekilde gördüğü “şike
havuzunu” bulandırmak için, Galatasaray ile ilgisi olmayan bu leke silsilesinde “çamur at izi kalsın”
mantığı ile Galatasaray’ı da PFDK’ya sevk etme komedisine imzasını attı. Ardından federasyon
kurullarından PFDK’nın verdiği ve Tahkim’in indirimler getirdiği cezalar ile şike danışıklı dövüşünün
en kritik halkası tamamlandı. Şike yok denilen futbol ortamında, şike yapan futbolculara 3 maç gibi
komik ve sembolik cezalar verildi. Bu göstermelik cezalarda şike çetesinin güdümü çok önemli olsa
da, bu zatın başkanı olduğu kulübün o dönemki yönetici ve teknik direktörünün de bu iddiaların tam
ortasında yer aldığı ve mahkemece hapis cezasına çarptırıldığı ayrıntısı da unutulmamalıdır.
Futbolun zehrine zehir katan bu değişiklikleri yapan TFF ve kurulları, buradan aldıkları özgüvenle
skandal icraatlarına artan bir tempoyla devam etmektedir. Tüm dünyada mücadele edilmesi gereken
ve en ağır cezaların verilmesi UEFA ve FIFA tarafından talep edilen ırkçılık, Türk Milli Takım
Kaptanı olmasından utanç duyduğumuz bir şahıs tarafından yapılmış, bilirkişi raporları ile tespit
edilmiş, oyuncu yayıncı kuruluşa maç sonrası söylediği sözleri onaylamıştır. Ancak üstündeki
formadan mıdır, yoksa kurulların o formanın yönetiminden korktuğundan mıdır bilinmez, sadece
hakaret üzerinden ceza verilmiştir.
Sahada oynanan futbolu, masa başındaki ayak oyunlarıyla yönetmeye alışan Demirören
federasyonunun geçtiğimiz yıl son icraati ise suyun karşı tarafında şampiyon olan takımımızın
emeğine yaptığı saygısızlık oldu. Sahada dökülen terin karşılığının yine sahada alınacağını algılaması
biraz uzun süren şahsın, eski kulübünden daha çok sahiplendiği takımın karanlık sahasında o kupayı
yangından mal kaçırır gibi vermesi tüm futbol severlerin hafızasındadır. Aynı başkanın Ankara’da bu
kulübe kupa verirken ortaya çıkan mutluluk tablosu ise tüm bu yapbozun tamamlayıcı parçasıdır ve o
günden beri büyük resim daha net görülmektedir.
Bu sezon başında Süper Kupa Finali’nde kötü bir yönetim gösteren hakeme karşı sinirlerine yenik
düşen Engin Baytar kardeşimize, hakem raporu dikkate alınarak verilen ceza malumdur. ultrAslan bu
cezaya haklı gerekçeler olduğundan tepki vermemiştir. Ancak ardından Türk Futbolu’nda milat olacak
tüm kararların Galatasaray’a verilmesi, diğer suçluların ise adeta ödüllendirilmesi sabrımızı taşırmıştır.
Stadımızda oynanan derbi mücadelesinde Portekizli bir futbolcu hakeme tükürerek, gayri ahlaki el
hareketlerinde bulunmuş, hakem raporunda bunu bildirmiş ve PFDK’da 12 maç ceza vermiştir. Ancak
Tahkim kurulu’nun “Ülkenin paraları gitmesin”(!) hassasiyeti sonunda 3boyutlu gözlükler kullanılarak
olan tükürüğün olmadığına kanaat getirip hakem raporunu hiçe sayarak cezada indirime gitmesi,
çivisi çıkmış adalet terazisinin artık bir işlevi kalmadığını bizlere göstermiştir. Aynı Tahkim Kurulu,
Felipe Melo’nun olmayan tükürüğünü ise 3 boyutlu gözlükleri bozulmuş olduğundan olacak, hakem
raporunun dikkate alınması gerektiği teziyle aynen onamıştır.
Şike çetesinin lideri olan şahıs soyunma odasına inip hakemleri sınır tanımadan tehdit edince sadece
3 hafta hak mahrumiyeti ile cezalandırılırken, Hocamız Fatih TERİM’in Orduspor maçında kötü
yönetim gösterdiği için eleştirdiği hakem tarafından –ilgili eleştiriden 15 dakika sonra, o süreç
içerisinde gelen talimatla- sahadan atılıp 3 maç ile cezalandırılması bu köhne zihniyetin neyin peşinde
olduğunu bize bir kez daha kanıtlamıştır.
Son olarak Mersin İY maçında hakemin art niyetli kararları sonunda Hocamız daha fazla
dayanamamış ve sahanın ortasında isyanını dile getirmiştir. Eskişehir’de gerek saha içerisinde gerek
maç sonunda yayıncı kuruluşa verdiği demeçlerle saldıranlara, sadece açıklamaları için 1 maç ceza
verip onun da iptalini sağlayan PFDK ve Tahkim, Benzer eylemlerde bulunan Fatih TERİM’e ise çifte
standart göstermekten geri durmamış ve 9 maç gibi rekor sayılabilecek bir ceza ön görmüştür.
Bu yaşananlar ışığında eğer ki Sayın Fatih Terim Galatasaray yerine malum takımlardan birinde görev
yapsa idi ancak aynı anda şike, ırkçılık, hakeme tükürme ve gayri ahlaki el hareketi yapması halinde,
şu an aldığı cezanın bir benzerini alabilecekti.
Son olarak da küfürleri kameralarca tespit edilen, günlerce manşetleri süsleyen Milli Takım Kaptanı
sıfatlı şahsın tüm şikayet ve delillere rağmen PFDK’ya dahi sevk edilmesine ihtiyaç duyulmadığı
bir futbol ortamında, maç sonu yayıncı kuruluşa verdiği röportaj görüntüleri ve ses kaydı üzerinden
Galatasaray Takım Kaptanı’nın cezalandırılması hususunun yorumunu ise siz Futbol Kamuoyunun
vicdanına bırakıyoruz.
Bu Federasyon ve kurullarının ısrarla devam ettiği skandalların birkaç kitap sürebilecek boyutta
olmasından dolayı yer veremediğimiz tüm detaylara da ultrAslan olarak vakıf konumda olduğumuzu
ve Türk Futbolunun selameti için bu çarpık zihniyetin değişmesinin gerekliliğini kamuoyuna
bildiriyoruz.
Bugüne kadar defalarca İstifa’ya davet ettik, daha kolay algılayıp icabet etmesi için bir kez de kendi
felsefesi ve kendi cümlesiyle Demirören Yönetimi’ne ve futbol yönetimindeki tüm söz sahiplerine
sesleniyoruz.
“KİŞİLER İLE KURUMLAR AYRILSIN, BU SÜREÇ DEMİRÖREN EKİBİNİN TFF’DEN
TASFİYESİYLE BAŞLASIN”
ultrAslan