İLKLER BİZİ BEKLER GALATASARAY
Kadıköy Faure’yi 2-0 net skorla deviren usta büyüklerimizin; ruhlarını, hayatlarını ortaya koyarak kurduğu Galatasaray’ımız hakkında kelam edebilmemiz için ne haddimiz yeter ne de çapımız. Para şöyle dursun, ülkede yiyecek ekmeğin, içecek suyun zor bulunduğu 1905’in sonbaharında; dertleri, sıkıntıları ellerinin tersiyle itip, Bulgar Sütçü’nün dükkânında bir araya gelen, “Türk olmayan takımları yenmek” düsturunu şiar edinen; Asım Tevfik Sonumut’ un, Celal İbrahim’ in, Bekir Sıtkı Bircan’ ın ve Büyük Başkanımız, Mekteb-i Sultani’ nin yakışıklı yüzü Ali Sami Yen’in Galatasaray’ ına tavsiyeler değil, olsa olsa utangaç mırıldanmalarımdır yazdıklarım.
Günümüz futbolunda Ali Sami Yen’ in, Metin Oktay’ ın ya da Alpaslan Dikmen’ in vizyonunda yer alan ‘daima ileri’ anlayışı ne yazık ki yerini ‘rölanti’ manipülasyonuna bırakıyor. Sonucunda ise kazanılmış başarılar ile taraftarın yetinilmesi bekleniyor, kulüpler nezdinde bir nevi sineye çekilme süreci başlıyor.
Spor dalları içinde, protokol tribününe kombinesi bulunan futbolun, günümüzde tek başına sektör haline geldiği hepimizin malumu. Öyle ki bazı transferlerde, sadece bir futbolcunun kulüplere götürüsü, orta ölçekli sanayi işletmecisinin yıllık cirosuna tekabül edebiliyor. Haliyle atkı, forma veya yan ürün satışları eskisi gibi giderleri karşılamaya yetmiyor. Çıkmaz sokakları tüketen kulüpler ise devasa reklam gelirleri ve holding sahibi ağabeyler ile tabir yerindeyse platonik aşk yaşıyor. Yani, endüstriyelleşen futbolda ayakta kalabilmek maalesef paranızın çokluğuna bakıyor.
Avrupa kulüplerinin neredeyse tamamında bulunan A ve Ş ekleri, ülkemizde de yavaş yavaş kulüp isimlerinin sonunu süslemeye başladı. Borç batağında olan kulüpler, UEFA’ nın finansal fair play’ ine takılmamak için anonim şirketine kurtarıcı edasıyla sıkı sıkıya sarılıyorlar. Oysa 2010 sonrası başta Avrupa ve ülkemizdeki A.Ş.’li kulüplerin bize gösterdiği tablo, bu tür halka açılma faydadan çok zarar doğuruyor. Çünkü ekonomik çalkantıyı bu sayede durdurduğunu sanan yönetici-ler-, bir müddet sonra gerçekle yüzleşiyor, birkandırmacanın yaşandığını fark ediyor. Borçlar, krediler sil baştan yeniden başlıyor.
Avrupa ve ülkemizde durum bunu gösterirken Galatasaray’ımızın yeni sisteme ayak uydurabilmesi zor olmasa gerek. Futbol idaresindeki yeni trend bilindiği üzere başkan sıfatı taşıyanların, kulüplerin sahibi gibi görünmesidir. İlk duyulduğunda kulağa tuhaf, itici veya malayani gibi gelse de detayına inildiğinde durumun gerekliliği ve ehemmiyeti tezahür etmektedir.
Şu an itibariyle görülüyor ki, A.Ş. veya diğer yönüyle ‘halka açılmak’ takımımız üzerinde olumlu sonuç doğurmamış; yönetimlerimiz, bizim hayallerimize dahi sığmayan borçların ödenmesi için gecesini gündüz etmektedir. Bu kadar çaba ve uğraşa rağmen yine de birçoğuna çare bulunamamaktadır. Katranlı hesap defterlerine küçük kalemlerle yazılan büyük meblağlar,yönetim kadrolarımıza bir ivme kazandırmıyor, sonucunda koltuklarda yaşanan isim değişiklikleri çare olarak taraftara sunuluyor. Bu eylemi bir ‘kaçış’ olarak yorumlamak ise kaba tabirle basitliktir. Çünkü liyakatli, ehil ve feraset sahibi olan başkan ve yöneticilerimiz; olumsuz hava şartları ve kötü zeminde kendi futbolunu ortaya koyamayan, uzun toplarla rakip kalede tehlikeli olmaya çalışan takım görüntüsü vermektedir. Bu sebeple kızmak bir yana, Galatasaray için değil elini, gövdesini taşın altına koymaya hazır olduklarını gösteren vefakâr, cefakâr bütün başkan ve yöneticilerimize şükranlarımızı sunmamız gerekir.
Hal böyleyken, başkan koltuğunda bütün Galatasaray Ailesi’ nin mutabık olduğu bir holding sahibi işadamının olmasını şahsen abes görmüyorum. Zira günübirlik çözümlerden bir an önce sıyrılıp kalıcı, kayda değer yollar sunulmalıdır. Bu da borçlarımızı tamamen sıfırlamamızdan geçer. Sadece futbol değil keza basketbol dalımızda geçen yıl çektiğimiz sıkıntılar herkesin apaçık gözü önünde cereyan etmiştir. Hepimizin bildiği gibi ağır faturalar transfer de dahi belimizi bükmektedir. Hatta son sezonlarda takımımız, en zaruri mevkilerde meydana gelen futbolcu eksikliğini kamuoyu beklentisinden çok uzakta giderebilmiştir. Elbette dünyanın muhtelif yerlerinde bulunan, kalpleri sarı-kırmızı ile atan, aşkı büyük Aslanlar sayesinde bugüne dek kalemizde gol görmedik, görmeyeceğiz de. Fakat yerinde saymak değil ‘başarıGalatasaray’ımızın diğer adıdır.’ İlkleri her daim Türkiye’ye yaşatan Galatasaray olmuştur. Avrupa’da iki kupa kaldırarak vizyonunu tamamladığını düşünmek Ali Sami Yenlerin, Metin Oktayların anlayışına terstir. Çünkü ligimizde olduğu kadar Avrupa’da boy göstermek hatta o kulvarda kupalar kaldırmak bize vasiyettir. Bunu başarabilmemiz içinse acilen modern futbola ayak uydurmamız gerekmektedir.
Sahada ter döken futbolcularımıza zamanında verilecek ödemeler, şüphe yok onları daha çok motive edecektir. Parasal yönde atağa geçmemiz, sadece A Takımımızda değil alt yapıda da başarıyı beraberinde getirecektir. Tesisleşmemiz ve özellikle alt yapıda teknik kadro eksikliğinin tamamen ortadan kaldırılması, genç yeteneklerin ortaya çıkmasına vesile olacaktır. Artık dünya yıldızları küçük yaştan itibaren ülkemizde forma şansı bulacak, bu durum Milli Takımımıza da kolaylık sağlayacaktır. Hatta ve hatta genç iken yararlandığımız yıldızları 30 yaşının ardından Avrupa kulüplerine pazarlayarakburadan maddi kaynak elde etmek, finansal fair play davalarına değil, önümüzdeki maçlara rahat kafayla odaklanmamızı sağlayacaktır. En alt birimden en üstüne varıncaya kadar bu –silsile- sorunları çözmenin yolu üzülerek ifade ediyorum paradır. Günümüzde paranın kaynağı ise bellidir.Başkanlık koltuğunu Galatasaray’ımızı düşünen tabir yerindeyse bir ‘baba ’ya teslim etmektir.
Bu mırıldanmalarım karşısında ‘satılık değiliz’ tepkisiyle karşılaşmayacağımı ümit ediyorum. Tıpkı ilk mabet Ali Sami Yen Stadyumu’ nda olduğu gibi… Orada yaşanılan unutulmaz anılarımızı ölümsüzleştirdik, fotoğraf albümümüzü evimizin en güzel ve en özel yerinde muhafaza ettik. Lakin her geçen gün büyüdüğümüzü, geliştiğimizi asla aklımızdan çıkartmamıştık.
Takvimler 2011 yılını gösterirken bu defa Aslanları izlemek için Ali Sami Yen Spor Kompleksi’nin yolunu tuttuk,90 dakika yaptığımız tezahüratlarımızla takımımızı ateşlemeyi sürdürdük. Bu örnekle de anlaşılacağı üzere;endüstriyel futbol, ilk formamızı diken Samiye Hanım’ ın hakikati ve tabi ki Galata Sarayı Efendileri’nin ‘ruh ’unaadeta verkaç yaptırmaya yine devam edeceğiz. Geçmişimizden asla bağımızı koparmayacak, oradan aldığımız güçle takım olarak her zaman hücumu düşüneceğiz. Bağımsız ultrAslan ise deplasmanda ve Sami Yen’de son nefese kadar haykırmasına devam edecek: TÜRKİYEDİR GALATASARAY
BÜYÜK GALATASARAY AİLESİ’NE SAYGILARIMLA…
Eylül 2015 Abdullah Uluyurt
28 Kasım 2015 Cumartesi 00:06
|
|