uA-UNI - Hakan Şükür röportajı
Taraftarım her şeyden önce
“Galatasaray’a bir taraftar olarak hizmet etmek çok daha olgun, çok daha güzel bir şey…”, diyor Kral Hakan Şükür. Galatasaray’ımızın sayısız zaferinde emeği geçen, yıllardır bizlerin gönüllerinde yer edinen Kral, söyleşimiz boyunca
bizlerden biri olduğunu tekrarladı defalarca..Her sorumuza içtenlikle cevap veren Kral’a bizleri kırmayıp fikirlerini paylaştığı için ultrAslan-UNI olarak teşekkür ederiz..
ultrAslan ile ilgiline düşünüyorsunuz?
H.Ş: Bir birlik beraberlik havasını sizden görüyor olmak, camia havasını solumak güzel açıkçası. Çünkü yaygınlaştırılmış bir şekilde devam ettiriyorsunuz, hiçbir yerde yalnız bırakmıyorsunuz. Ben seviyeyi de biliyorum, maç içerisinde çok güzel mizansenler hazırlayabiliyorsunuz. Bu anlamada çok mutluyuz ve memnunuz tabii ki.
Taraftar oluşumlarının üniversitelerde de var olması ile ilgili düşünceleriniz nelerdir? ultrAslan-UNI’nin ile igili ne düşünüyorsunuz? ultrAslan-UNI’nin tribüne kattıkları nedir, sizce?
H.Ş: Bence tribüne çok şey katıyor. Dediğim gibi tribünde tek ses olabilmek o duyguyu, taraftar anlayışını benimsetebilmek insanlara. Belki içinizde olmayanlara bile aynı duyguyu zaman zaman verebiliyorsunuz, görüntü itibariyle de olsa. Ama daha da yaygınlaşması tek temennimiz. Yani taraftarın komple bütün olduğu stat anlayışı bizleri daha da mutlu eder tabii ki. Ama bilhassa deplasman maçlarındaki coşkunuz daha farklı tabii ki. Orada bütünleşmeniz, koordinasyonu sağlamanız çok anlamlı. Havaalanından, kamp yaptığımız yere kadar..Çok önemli, çok güzel bir şey. Bence Türkiye’de Galatasaray’ın bu anlamda bir ilk olduğunu ve bunu da çok güzel bir şekilde yaptığını düşünüyorum. Bir de açıkçası ben renklerimizin çok güzel olduğunu düşünüyorum. Yani stada gittiğiniz zaman bir bayram havası estirebilen iki tane rengi bir araya getiren takım.Ben bu anlamda aşığım açıkçası. Ötekilerinki bana sönük geliyor. Açık ve net. Bu duygusal değil, genelde de öyle. Hiç tanımayan arkadaşlarım, yurtdışından gelenler de aynı şeyi söylüyor.Sarı ve kırmızı çok ayrı bir hava veriyor. Kırmızı sarıyla birleşince çok anlamlı oluyor açıkçası.
Türkiye’deki futbol tutkusu sağlıklı mı, sizce?
H.Ş: Sağlıklı olduğu söylenemez, tabii ki. Sağlıklı dersek, doğru söylemiş olmayız. Ama herkesin takım tuttuğu ve buna saygı duymamız gereken bir ortamda yaşadığımız için biraz daha anlayışlı olmalıyız. Tabii ki bizler de takım tutuyoruz. Karşıdakinin de takım tuttuğunu düşünerek kendimize yapılmasını istemediğimiz bir şeyi yapmamak ve takımımıza sonuna kadar- tabii ki kötü günlerimiz de olacak- destek verebilmek, bu duyguyu yaşayabilmek öenmli. Ama bunları zaman zaman yapamıyoruz, duygularımıza yenik düşüyoruz. Ben de her şeyden önce bir taraftarım. Ben de öyleydim. Ama şimdi spor sahasına girdiğim için daha anlayışlı düşünebiliyorum. Çünkü her zaman kazanamazsınız, her zaman başarıyı yakalayamazsınız. O dönemlerdeki birlik beraberlik ruhu, sizi ileriki dönemlerde performansınızı arttıracak düzeye getirir.
Galatasaray tribünlerini nasıl buluyorsunuz?
H.Ş: Ben bir kere her şeyden önce renklerimizi çok beğeniyorum. Dediğim gibi çıktığımız zaman bir şölene gelmiş gibisiniz. Onun dışında bir birliktelik var.
Peki, eskiyle şimdiyi kıyasladığımızda tribünler daha iyiye mi gitti, sizce?
H.Ş: Bence biraz bölünmüşlük oldu açıkça söylemek gerekirse. ultrAslan tabii farklı bir kültürle tribünlere geldi ama bunun yaygınlaşması bence çok daha güzel olacak. Daha geniş kitleye hitap edebilirsek o zaman daha da güzel olacak, tribün açısından daha iyi olur.
Sizce, Galatasaraylılık ruhu nedir?
H.Ş: Zaten ben bu kulübe ilk girdiğim andan itibaren öyle bir vizyon çizmiş ki Galatasaray Kulübü, Uefa Kupası’na tesadüf diyenlere aslında onu göstermek lazım. Ali Sami YEN’den bu yana, kulübümüzün kurucusu olan kişilerden bu yana, “Avrupa’da Türk olmayan takımları yenmek” sözü bizleri hakikaten çok büyük hedeflere kitledi. Ben buraya geldiğimde belki onu yadırgıyordum. Hayallerimiz kısıtlıydı. Ben Galatasaray’da oynama hayaliyle buradaydım. Çocukluğumdan beri hep buradaki oyuncuların ismiyle mahalle maçlarını yapardım. Onu gördükten sonra hep acabaları yaşadım, yapabilir miyim diye. Ama kulübün genel yönetiliş tarzı, insanların bakış açısı bizlere bu başarıyı getirdi. Bunun tesadüf olmadığı zaten buradan, onun için verilen mücadeleden belli. Tabii bu ruhu yakalama, bu ruhu tribünle beraber paylaşabilmek Galatasaray’ın en büyük artısı bence. Türkiye için konuşuyorum; en kötü zamanlarda, zaman zaman bizde de oluyor ama, taraftarla futbolcu bütünlüğü diğer takımlara nazaran hiç olmayacak kadar fazla. Çünkü diğer takımlarda geçmişte olanları hepimiz gördük. Galatasaraylılar kendini daha soyutlamış bu konuda. Daha içine kapanık gibi gözükse de daha bir aile havası var. Onun için çok seviyorum Galatasaray’ı. Dışarıdan hep böyle görmüyordum, taraftar gibi düşünüyordum. İçeriden bakıldığında biraz daha modernize edilmiş, daha anlayışlı bir kulüp görüyorsunuz.
En sevdiğiniz beste hangisi?
H.Ş: Son itibariyle, “Hakan Şükür..seni çekemeyenlerin suratına tükür..” var. O anlamlı çünkü bugüne kadar çok haksız eleştiriler aldım. İnsanlar ya tuttukları takım lehinde yazılar yazarken eleştiriyorlar ya da çekemediklerinden, bilemiyorum. Seyircinin bu anlamda tepki göstermesi güzel. Ama ben mesela Galatasaray’a gelmeden önce Galatasaray çok uzun seneler şampiyon olamayan bir takımdı. En son Antalyaspor maçıyla, 3-1 kazanılan bir maçla, şampiyonluk yaşanmıştı. O zamanki bütün tribünlerin “14 senelik çile, bitsin artık bu sene..” tezahüratı çok duygulandırıcıydı. O unutamadığım. Ama onun dışında çok farklı tezahüratlar var, tabii. Hasan Kabze’ye yapılan da güzel “geçen sene bir bahar akşamında..” diye. Hani güzel, böyle esprili şeyler olunca hoşumuza gidiyor.
Futbolculuk kariyerinizden sonra yine kulübün bir parçası olarak kalacak mısınız? İleride yöneticilik gibi hedefleriniz var mı?
H.Ş: Öncelikle şunu söylemek istiyorum, taraftarım her şeyden önce. Ben bu kulübün bir taraftarıyım. Arkasından da bu kulübün içerisine dahil oldum. Bu taraftarın duygusunu iyi bildiğim için daha farklı hareket edebildim zaman zaman. Tabii ki hatalarımız da oldu. Ama tekrar taraftar olmak istiyorum. Hangi mevkiide, hangi makamda olursam olayım o duyguyu, taraftarı anlamayı çok iyi bildiğim için hangi kademede olursa olsun iyi görev yapacağımı düşünüyorum. Bir hedefim yok Galatasaray ile ilgili. Ama Galatasaray’a bir taraftar olarak hizmet etmek çok daha olgun, çok daha güzel bir şey.
Peki, siyasetten teklif geliyor mu?
H.Ş: Siyasetten teklif alıyorum. Sadece tek partiyle bunu kıyaslamamak lazım. Çok partiden değerli ağabeylerimiz var. Geçmişi burada yaşamış Mehmet Ağar Ağabeyimiz var. Çok farklı yerlerden alıyorum. Ama düşünmüyorum siyaseti.
Türkiye’ye kalitesini ispatlamış, daha çok uzun vadeli plan yapan antrenörler getiriliyor. Bu tip hocalar Türkiye gibi futbolda sabırsız bir ülke için ne kadar uygun?
H.Ş: Bence uygun değil. Ama bir gerçek var ki biz çok heyecanlı bir ulusuz; taraftarımızdan, kulüp yöneticisine, futbolcusuna kadar.. Bunlar birbirlerine çok bağlantılı şeyler. Bu nedenle bunun ortadan kalkması zaman alacak. Sadece şampiyonlukların başarı olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Herkes onu çok sabırsız bir şekilde bekliyor. Bu da zaman zaman hatalara neden oluyor, kötü beyannatlara neden oluyor.Yönetici seyirci profiline göre hareket ediyor. Hakkını savunurken farklı yerlere geçebiliyor. Ama Türkiye’de açıkça söylemek gerekirse,bu sadece burada değil her yerde söylenebilecek bir şey, medyadaki biraz Fenerbahçe hayranlığı, biraz da kulüp yöneticilerinin farklı anlayışları, farklı yapıları zaman zaman futbolu kötü anlamda etkiliyor. Her ne olursa olsun biz bunlardan etkilenmeden sahaya çıkan takımımızı desteklersek, onlarla aynı pencereden bakmazsak bence daha başarılı oluruz. Futbolcu kardeşine daha faydalı bir taraftar oluşturabiliriz. Ama sabır duygusunu da geliştirmemiz lazım; sadece sahada değil, hayatta da, sosyal yaşamda da.. Geniş bir kitlesin, çok önemli oyuncular var, herkes hata yapıyor. Ama tek başına bir hocanın başarısız olduğunu söylemek çok doğru olmaz. Hepimizin hatasının olduğu dönemler yaşıyoruz. Mutlaka ki hoca da hata yapacaktır. Ama kendi bünyenizde bunu çözmek durumundasınız, paylaşmamak durumundasınız. Bu anlamda bizim televizyonumuzun çıkması bence çok iyi. Ama orada da Galatasaraylı olduğunu iddia eden insanlar Galatasaraylı oyunculara çok farklı şekilde eleştiriler yapınca bence bu doğru olmuyor. Çok demokratik olacağım diye, kendi kanalında kendi futbolcunu eleştirmek gibi bir duygu olmamalı bence. Tabii ki eleştiri güzel anlamda olmalı ama bence çok doğru şeyler yapılmıyor. Televizyon kanalınızın olması güzel ama onu yönlendirmek daha önemli. Söylüyoruz ama inşallah düzelir.
Geriye dönüp baktığınızda yurtdışına transferinizde ilk tercihiniz yine İtalya mı olurdu?
H.Ş: Ben İtalya’yı sevdim açıkçası. Yani Inter’e gittim, Parma’da oynadım. Buralarda önemli arkadaşlar kazandım. Tecrübeler edindim. Bunları ileride Galatasaray için kullanacağım. Bu arkadaşlarımız da ya bir kulüp bazında menajerlik olsun ya da başka bir şekilde herhangi bir kulüpte çalışacaklar. Çok açık ve net gözüküyor. Onlarla birlikte bütün bu birikimlerden Galatasaray’a ne kazandırabilirim, ona çalışacağım. Yine giderdim, hiç problem değil.
Futbolculuk hayatınızda örnek aldığınız biri ya da idolünüz var mı?
H.Ş: O dönem itibariyle uzun boylu oyuncuların çok ön planda olmadığı bir süreç yaşıyorduk. Hasan Vezir vardı, Galatasaray’dan Fener’e giden. Ama yabancı oyuncu olarak da Van Basten çok hoşuma gidiyordu. Kendimi özdeşleştiriyordum. Ben de onun kadar hareketli, onun kadar iyi olabilirim diye. Onun için onları örnek alıyordum.
Peki, kariyerinizde size etki yapan futbolcu ya da futbol adamı kimdir?
H.Ş: Oğuz Çetin’i seviyorum mesela, genel duruşuyla. Aynı dönemi yaşadık. Benim ağabeyimdir, büyüğümdür gerçi ama Sakaryaspor’dan beraber yetiştik. 16 yaşında A Takım’da oynamaya başladığımda, şu anda Ankaraspor’un menajeri Mehmet Şen’le beraber müthiş destekleri olmuştu. Onların desteğini unutamam. Onları örnek aldığımı söyleyebilirim.
Veliahtınız olarak birini görüyor musunuz?
H.Ş: Şimdi ben veliaht olarak görüyorum da Maradona gibi herhangi birini kendime veliaht gibi görmek istemiyorum çünkü kimi söylerseniz, O insana bir sorumluluktur. Ama Özgürcan’ı çok beğeniyorum. İnşallah geliştirirse kendini. Çok çalışmak zorunda olduğu bir süreç yaşıyor. Yaşı da çok erken. Ama erken demeyip işi askıya almadan çalışırsa bence önemli bir oyuncu olur Galatasaray için.
Şunu da kırsaydım dediğiniz bir rekor var mı?
H.Ş: Bilmiyorum. İnşallah gol rekorunu kırabilirsek, kaburgaları kırmadan? Ama hiç rekorlar için yaşamadım. Bunu açık söyleyeyim. Benim genel futbol anlayışım gol atmak. Tabii ki ne kadar gol beklense de daha katkı sağlayabilmek. Arkadaşlarımla bir bütünlük yakalayabilmek. Uefa Kupası’nı aldığımız dönemde işte Okan, Arif, Hagi..Çok önemli oyuncuların onar gol attığı dönemler yaşadık. Yani müthiş bir paylaşım vardı. Ben o dönemlerin bir oyuncusu olarak şimdi tabii yadırgıyorum zaman zaman. Tek forvetin gol attığı bir futbol anlayışı çok doğru değil, hoş değil. Her zaman forvet gol atamaz. Ama gol rekorunu kırdıktan sonra devam etmek istiyorum tabii. Milli takımda gidebildiğim yere, atabildiğim kadar atmak istiyorum.
Kulüpten buruk bir şekilde ayrılan futbolcular için ne dersiniz?
H.Ş: Onlar çok hizmet ettiler. Herkes oynadığı müddet boyunca çok emek veriyor ama belli bir dönem bırakınca onun karşılığında da futbol sizi bırakıyor. Bazı arkadaşlarımız da o şekilde ayrıldı. Burada yer işgal etmektense daha çok çalışmak durumundasınız. Yeni gelenler de oluyor mutlaka. Ben o arkadaşlarımızın gidiş tarzına tabii ki üzüldüm. Ama onlar Galatasaray’dan kopmadılar. İnşallah güzel yerlerde olacaklar.
Bugüne kadar çok önemli maçlar yaşadınız. En unutamadığınız maç hangisi?
H.Ş:Ben Leeds maçını unutamıyorum.
Buradaki mi, İngiltere’deki mi?
H.Ş: İkisi birbirine çok bağlantılı. Burada başka olaylar yaşanmıştı. Oraya yansıtılış şekli tabii daha farklı oldu. Oraya gittiğimizde bir sessizlik hakimdi. İşte siyaset ve sanat camiasından bizi seven çok önemli insanlarla beraber gittik. Yani sanki böyle savaşa gider gibi gittik hatta. O maçtan da alnımızın akıyla ayrılınca o, unutamadığım bir anı ve maç oldu.
Yurt dışından teklifler aldığınız konusunda haberler var. Kulübe para kazandırmak için bunları değerlendireceğiniz yönünde de demeciniz var. Bu konudaki düşünceleriniz nedir?
H.Ş: Şimdi benim iki sene kontratım var; bu seneyle, ondan sonraki sene için. Daha çok Katar’dan birtakım teklifler alıyorum.Onu yapmamın amacı bonservisim elimde olmadan gitmek. Bu sene sonu gidersem oradan bir bonservis getirmeyi düşünüyorum.
Biz Galatasaray’da bırakmanızı isteriz.
H.Ş: Yine burada bırakacağım da başkalarına örnek olmak istiyorum.
Peki, Ali Sami Yen mi, Seyrantepe mi?
H.Ş: Ben Ali Sami Yen derim her zaman. Bu benim yaşadıklarımla doğru orantılı bir şey. O statta çok güzel şeyler geçti. İnşallah daha da yaşarız hep beraber. Tabii olmayan bir şey için de konuşmak doğru değil. Ben 15 senedir burada stat maketi görmekten artık sıkıldım.
Son olarak, Galatasaray tribünlerine ne demek istersiniz?
H,Ş: Ben sizin aranızdan geldiğimi hep söyledim. Hiç de bu duygu ve düşüncem değişmedi. Ben de işte tribüne geldiğim zamanlar futbolcuların hep tribünlere kadar gelmesini isterdim. İşte gitmeye çalışıyoruz. Onlarla bir şeyi paylaşmaya çalışıyoruz. Ama şu anda 7 puan geride olmamıza rağmen ben şampiyon olacağımıza çok inanıyorum. Arkadaşlarıma da bunu söylüyorum. Çünkü rakibimiz dediğimiz Fenerbahçe’nin çok iyi olmadığını düşünüyorum. Eğer biz kazanırsak, Fenerbahçe’yle oynayacağımız maça kadar en kötü 3 puan farkla gelirsek ben şampiyon olacağımıza inanıyorum. Bizi bu anlamda çok destekleyin.
Biraz da geri planda kalan arkadaşlarımıza destek ve moral çok önemli. Az bağırılan, az çağırılan arkadaşlar var. Ben o konuda da seyirciden anlayış bekliyorum. Bir bütünlüğü böyle sağlayabiliriz diye düşünüyorum.
SENİ SEVİYORUZ KRAL...
Yorumları okumak için
TIKLAYINIZ
6 Mart 2007 Salı
|
|